Bülent BİRİCİK

bulent.biricik@hotmail.com
16.03.2020 / 16:36

Bülent BİRİCİK

Pandemi günlerinde medya

İnsanlık küresel bir sorunla karşı karşıya… Küresel bir sorun, çünkü tüm kıtaları ve neredeyse tüm ülkeleri etkiliyor.

Küresel bir sorun, çünkü savaşlardan sonra insanoğlunun rutin yaşam biçimini etkilemeye muktedir bir pandemiden bahsediliyor… Ve medya… Belki de geçtiğimiz yüzyıllarda insanoğlunun karşı karşıya kaldığı hiçbir büyük sorunda olmadığı kadar yaşamımızın merkezinde…

Evet, medya her ne kadar sorunun kaynağı olmasa da; bilgilendiriyor, etkiliyor, farkındalık yaratıyor, korkutuyor, uyarıyor, panik yaratıyor, üzüyor, sevindiriyor ve hatta heyecanlandırıyor. İçinde bulunduğumuz iletişim çağının gereği olarak medya ile sarmalanmış hayatlarımız her gün farklı kitle iletişim araçlarından çıkan farklı mesajlara maruz kalıyor.

Böyle olağanüstü dönemlerde ise kitleler adeta mesaj bombardımanı altında kalıyor. Kitle iletişim araçlarını takip etmese bile yüz yüze iletişim sayesinde bu mesajlardan etkilenebiliyor. Algı düzeyindeki farklılıklar kişisel özelliklere göre değiştiğinden, mesajların yorumlanışı her birey üzerinde değişik olabiliyor.

Sabah kalkmış işinize gidiyorsunuz, sosyal medyaya şöyle bir göz attığınızda tüm paylaşımların koronavirüsten ibaret olduğunu görüyorsunuz, bunalıp telefonu cebinize koyduğunuzda otobüsteki ekranlar size virüs virüs diye bağırıyor. El yıkamanın önemini anlatan videolar, temizlik ürünleri markalarının virüslerden koruduğunu iddia ettikleri reklamlar… Ekrandan kafanızı çeviriyorsunuz bu kez yol kenarındaki billboardlarda yine virüs hakkında bilgilendirmeler, temizlik ürünleri markalarının reklamları… Diyelim bunlara da bakmak istemediniz, bu kez gözünüze etraftaki maske takmış insanlar ilişiyor. Sizi etkileyen mesajların illa ki görsel öğeler barındırması gerekmiyor, insanların kendi aralarındaki konuşmalardan bile gündemin tek bir maddeden oluştuğunu anlayabiliyorsunuz. Çünkü herkes aynı gündemi konuşuyor ve yorumluyor.

İşyerinizde bulunan kitle iletişim araçlarından verilen mesajlar, işyerinizdeki insanlarla konuşmalarınızdaki konu başlıkları da mutlaka gündemle paralel gidiyor.

Yorgun bir günün ardından ulaştığınız eviniz de dünyanın konuştuğu bir salgın hastalığı medya üzerinden yüzünüze yüzünüze vuruyor. Televizyonu kapatsanız telefonunuz, onu da kapatsanız bilgisayarınız veya aileniz gündem seçme gibi bir lüksünüzün olmadığını gösteriyor.

Ekranlara şöyle bir göz attığınızda ölen ve virüs bulaşan insanların sayıları gözünüze çarpıyor. Ülke liderleri ve yetkililerin birbiri ardına yaptıkları açıklamalara dikkat kesiliyorsunuz. Hekimlere kulak veriyorsunuz, çaresizce, “Korunun, topluluklardan uzak durun” diyorlar. Virüsün bir aşısının ya da ilacının bulunamadığına ilişkin haberler ise moralinizi bozmaktan öteye itmiyor.

Hele sosyal medya ve whatsapp grupları, deyim yerindeyse toplumsal cinnetin tepe noktasına ulaştığı platformlara dönüşüyorlar. Bir yandan içinde; “virüs”, “korona”, “salgın”, “pandemi”, “aşı”, “makarna”, “tuvalet kâğıdı”, “stok”, “kolonya”, “maske” ve “karantina” gibi kelimelerin geçtiği cümlelerden hem nefret ediyorsunuz, diğer yandan da gündemden uzak kalmamak adına kulak kesiliyorsunuz. 

Ve ruhunuzda küçük de olsa paranoya belirtileri oluşuyor. Önce etrafınızdaki maske takan insanları görerek maskenizle sokağa çıkmaya, sonra da misafir kabul etmemeye, eşten dosttan uzak kalmaya başlıyorsunuz. Derken, içinizdeki ses sizi markete yöneltiyor. Bunca mesaj bombardımanının altında daha kötü günlere hazırlık için makarna almaktan geri duracak değilsiniz ya?

Bir gazete birkaç gün önce atmıştı bu başlığı; Koronaya…

Gerçekten de öyle… Korana pandemisi günlerinde toplumun önemli bir kesiminde paranoyanın baş gösterdiğine şahit oluyoruz. Hiç kuşkusuz, bunun son birkaç aydır medyanın aynı gündem maddesine kilitlenmesinden kaynaklandığını görüyoruz.

Peki, çözüm ne?

Medya bu konuda çok ama çok önemli bir sorumluluğu üzerinde taşıyor.

Abartmadan, köpürtmeden, reyting ve okunma kaygısı taşımadan, sadece konunun uzmanı uzmanların ağzından bilgilendirici haberleri aktarmak…

Sırf bu yapıldığında bile toplum böylesine küresel bir tehdide karşı aklıselim ile davranmayı tercih edecektir. Zira toplumun sağlığı, hiçbir gazetenin ulaştığı satış rakamından, hiçbir televizyonun izlenme oranından, hiçbir sosyal medya hesabının beğenilme sayısından daha değersiz değildir.

 
YORUMLAR

Yazarın Diğer Yazıları

>> Fox Haber ve Portakal'ın yeni hayatı... - 05.10.2020
>> Fatih Portakal ve Fox üzerine - 04.09.2020
>> Siyasal iletişim ve dijital dil - 17.07.2020
>> Ana akım medyanın yerini Youtube mi alıyor? - 28.05.2020
>> Medyada virüs etkisi - 24.04.2020
Medyaloji Yazarları
Halef R.  VAYIS Neslihan KABAOĞLU Meltem AŞCİ Hüseyin MOVİT
Bozukluk gören gözde…
Tüm Yazarlar