Bülent BİRİCİK

bulent.biricik@hotmail.com
17.07.2020 / 13:31

Bülent BİRİCİK

Siyasal iletişim ve dijital dil

Siyaset kulisleri her zamankinden daha hareketli… Siyaset yazan kimi kalem erbapları kısa süre içinde yapılabilecek baskın bir erken seçimden bahsediyor. İktidar temsilcileri ise seçimlerin 2023’te, yani zamanında yapılacağı yönünde açıklamalar yapıyorlar.

Ama erken, ama zamanında, Türkiye en geç 3 yıl sonra gelecek beş yılı kimin yöneteceğine karar vereceği bir seçime gidecek. Ama bu seçim alışageldiğimiz seçimlerden olmayacak. Çünkü adına Z kuşağı denilen yaklaşık 7,9 milyon genç seçmen de sandık başına gidecek. Seçim tarihine dek şayet Türk siyasetinde devrim niteliğinde bir değişim yaşanmazsa, 1997-2012 yılları arasında doğmuş Z kuşağı, büyükbabaları yaşındaki Baby Boomers kuşağından (1946-1964 yılları arasında doğmuş insanlar) birini Cumhurbaşkanı olarak seçecek. Bu, mevcut 57 milyon seçmene yaklaşık 8 milyon genç seçmenin daha eklenmesi anlamına geliyor. Doğrusu hiç de azımsanacak bir rakam değil…

İşte şimdi, yaklaşan seçimin belirleyicisi olacak olan o Z kuşağı, Türk siyasetinin tartışma odağında bulunuyor. Siyasetçiler, gazeteciler, fikir önderleri ve akademisyenler, bugünlerde Z kuşağı üzerine yazıp çiziyorlar. Bu kişiler şimdiden, seçimlerde Z kuşağının sandıkta hangi iradeyi ortaya koyacağına yönelik tartışmalar yapıyorlar. Yapılan anketler üzerinden Z kuşağının oy verme eğilimleri üzerine fikir yürütülmeye çalışılıyor.

Geçmiş yerel seçimde 1 oyun bile çok şey ifade ettiği görülmüşken, 7,9 milyon oy hangi siyasetçinin iştahını kabartmaz ki?

2023 seçimleri o kadar önemli ki, siyasi partilerin birçoğunun, seçim stratejilerine son şeklini şimdiden verdiği görülüyor. Partilerin sanki yarın seçim olacakmış gibi temsilcilerini sürekli sahada tuttukları, iktidar olsun muhalefet olsun özellikle sosyal yardımlar bahanesiyle seçmenle sürekli iletişim halinde oldukları görülüyor. Medya önündeki siyasi tartışmalar ise her zamankinden çok daha çetin geçiyor.

Önceki seçimlerde görüldüğü üzere Z kuşağı hep birer oy deposu olarak görüldü. Siyasetçiler bu kuşakla doğru iletişim kanaları üzerinden iyi bir iletişim kuramadılar bile… Siyasetçilerin Z kuşağı ile iletişimi genellikle, “Siz bizi hele bir seçin, biz de seçimden sonra sizin için bir şeyler yapmaya çalışacağız” şeklinde oldu. Mitinglerde konuşulan kocaman laflar, seçim afişlerinde yazan afili cümleler adeta yalan oldu.

Lakin söz konusu Z kuşağı olunca kazın ayağının hiç de göründüğü gibi olmadığı anlaşılıyor. Bırakın “Baby Boomers” kuşağı ya da “Patlama Kuşağı” olarak adlandırılan dedelerini, X ve Y kuşağına mensup babaları gibi bile aynı şeyleri düşünmüyorlar. Büyük bölümü kentlerde yaşayan bu kitle özgürlüklerine düşkünlükleri ile biliniyor. İnsan hakları, hayvan hakları, cinsiyet ayrımcılığı gibi konularda duyarlılığı ön planda olan Z kuşağı, haklar konusunda eşitlik temelli bir anlayışa sahip bulunuyor. Yaklaşık yüzde 45 gibi oldukça önemli bir oranı herkesin eşit ve benzer haklara sahip olduğu görüşünü savunuyor. Irk, cinsiyet, din, dil, mezhep gibi unsurlar bu kuşak için düşük bir öneme sahip bulunuyor. Yüzde 76.4'ü adalet, demokrasi, ifade ve düşünce özgürlüğü, liyakat, israf, sanat gibi kavramları önemli bulduğunu ifade ediyor.

Gelelim asıl önemli konuya… Z kuşağının hayatının ekseninde internet bulunuyor, konuştukları lisan ise “Dijital Dil”… Haberleri ve hayatı sosyal medyadan okuyup, internetten eğleniyor, internetten oyunlar oynayarak zevk alıyorlar. Büyük bir kısmı internetten alışverişi tercih ediyor, gelecekte internet üzerinden para kazanmayı hedefliyorlar. Yine büyük bir kısmı İngilizceye hakim olduğundan bilgiye yabancı kaynaklı internet ve sosyal medya ortamlarından ulaşıyorlar.

Z kuşağı gençleri babaları ve dedeleri gibi oturup televizyon izlemiyorlar, gazete okumuyorlar, radyo dinlemiyorlar. Bundan dolayı da seçimlerde onlara geleneksel medya organları veya mitingler yoluyla ulaşmak hiç de kolay değil. Bu nedenle Z kuşağının oturup televizyon başında siyasileri izleyeceğini, mitinglere katılıp bayrak sallayacağını, eline tutuşturulan bir parti broşürü ile kandırılabileceğini düşünen siyasiler fena halde yanılabilirler.

Öte yandan, yapılan araştırmalar siyasilerin seçimlerde Z kuşağına mensup gençlerin ailelerinden bağımsız hareket ettiklerini de ortaya koyuyor. Bu kuşaktakilerin yaklaşık yüzde 68.7'si kendisini Atatürkçü veya muhafazakar ya da milliyetçi gibi belli kategoriler içinde tanımlamazken, mevcut siyasi partilere karşı herhangi bir yakınlık da hissetmiyor. Ayrıca yüzde 86.7'si oy kullanırken ebeveynlerin etkisinin olamayacağını ve kendi iradesinin ön planda olduğunu söylüyor.

Bu rakamlar sanırım siyasi partiler için Z kuşağının çantada keklik olmadığını, kazın ayağının hiç de göründüğü gibi olmadığını anlatmıştır. Peki, Z kuşağının gönlünü kim fethedecek?

Çok basit… Siyasal iletişim kampanyalarında onların dili olan dijital dili konuşabilen kazanacak. Yani, mitinglerde Minecraft oyunundan bahsedebilen, televizyon programında Reddit’ten alıntılanan bir espriyi konu edebilen, Playstation 5’i vergisiz olarak ülkeye getireceğini vadeden, sosyal medyada gençlerle sık sık etkileşime girebilen siyasiler Z kuşağının gönlünü fethedecek.

 
YORUMLAR

Yazarın Diğer Yazıları

>> Fox Haber ve Portakal'ın yeni hayatı... - 05.10.2020
>> Fatih Portakal ve Fox üzerine - 04.09.2020
>> Ana akım medyanın yerini Youtube mi alıyor? - 28.05.2020
>> Medyada virüs etkisi - 24.04.2020
>> Karantina günlerinden hissiyatlar - 08.04.2020
Medyaloji Yazarları
Halef R.  VAYIS Neslihan KABAOĞLU Meltem AŞCİ Hüseyin MOVİT
Bozukluk gören gözde…
Tüm Yazarlar