Bülent BİRİCİK

bulent.biricik@hotmail.com
23.01.2020 / 09:46

Bülent BİRİCİK

Medya ne için var?

Başlıktaki sorunun yanıtı, iletişim bilimcilerin tabiriyle; bilgilendirmek, eğitmek, eğlendirmek ve uyarmak olmalıydı. Ne var ki medya günümüzde asli görevlerinden biri olan bilgilendirmeyi, eğitmeyi ve uyarmayı ötelemiş, eğlendirmeyi ise eksiksiz olarak yerine getiriyor gibi görünüyor.

Eğlendiriyor mu? Pekâlâ eğlendiriyor…

Hangi kanalı açsanız, sizi ekrana bağlayacak diziler, yarışmalar, gündüz kuşakları, yemek programları ve filmlere rastlayabilirsiniz.

Bültenler ise evlere şenlik… Youtube’daki eğlenceli ve ilginç videolardan tutun da, acı, gözyaşı, dram ve şiddete dek polisiye olayların tümü ekranda... Bu haberler bilgilendirmek yerine ya eğlendiriyor ya da duygularımıza hitap ediyor. Trafik kazası, yangın, cinayet, patlama ve hırsızlık gibi haberler nasıl bilgilendirici olabilir ki?

Televizyon yöneticilerine sorarsanız, reyting olarak karşılığı bulunduğu için bu tür haberleri yayınladıklarını savunacaklardır. Belki haklılar, ama halkın haber almaya da ihtiyacı var… Günün 23 saati insanları eğlendiriyorsanız, kalan 1 saatte, ana haber bülteninde de gerçek haberlerle izleyicinin karşısına çıkın. Hele ki ekonominin halkın cebini yakacak duruma geldiği, dış politikanın ülkeyi yönetenlerin tasavvur ettiğinin dışında şekillendiği, işsizliğin her dört çalışandan birini çalışma hayatından kopardığı bir dönemde eğlenmek de neyin nesi?

Elbette ekranlarda diziler, filmler, yarışmalar ve gündüz kuşakları da olmalı, ancak haber saatinde sadece haber olmalı…

Peki, hangi haberler?

İşte bu konu kanaldan kanala değişen göreceli bir durum…

İktidarın tüm icraatlarını öven haberler mi?

İktidarın attığı tüm adımları eleştiren haberler mi?

Olayları çarpıtan ve halkın algılarıyla oynayan haberler mi?

Yoksa olayları tüm çıplaklığıyla halkın gözü önüne seren, nesnellik içeren kamu yararına haberler mi?

Olması gereken şey tabii ki kamu yararına bir haberciliktir. Kamu demek halkın tümü demektir. Bir diğer deyişle, birtakım kişi veya grupların çıkarı için habercilik yapılamaz.

İngiliz yayın kuruluşu BBC de bu görüşümüzü destekleyen bir ifadeyle, ‘kamu yararı için gazetecilik’ yapmayı, “Geniş bir izleyici kitlesini ilgilendirecek önemli konular hakkında bilgi vermek” olarak tanımlıyor.

Ülkemizde ise bu genel geçer doğrunun aksine farklı bir habercilik tarzının benimsendiğini görüyoruz.

Bizler, yani bilinçsiz medya müşterileri, edilgen ve bağımlı bir karakteristiğe sahip olduğumuzdan mıdır bilinmez, medya kuruluşlarının doğruları anlattığına yönelik kuşkular besliyoruz.

İşte size örnek…

Berlin’de geçtiğimiz günlerde çeşitli ülkelerin liderlerinin katılımıyla gerçekleştirilen Libya zirvesi iki ayrı kanalda haberleştirildi. Ancak iki haberin de birbiriyle alakası yok… Tek ortak noktaları; zirvenin Berlin’de 11 ülkenin temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilmiş olması…

ATV ana haber bülteni Libya zirvesini, “Türkiye tarih yazdı” başlığı ile yayınlarken, spiker o haberi “Bir tarih yeniden yazılıyor, ama bu kez önemli bir farkla... Masada ilk kez Müslümanların da hakkını hukukunu savunacak bir ülke, bir lider vardı. O ülkenin adı Türkiye, o liderin adı Recep Tayyip Erdoğan…” cümleleriyle anons ediyor. Bültende Libya zirvesi ile ilgili detayların verileceği haberin bandına (VTR) geçmeden de, “Önce Erdoğan diplomasisinin nasıl gerçekleştiğine bakalım” diyen spiker, Cumhurbaşkanı’nın göreve başladığı 2014’ten bu yana 150 yurtdışı seyahat gerçekleştirdiğini, toplam 77 ülkeyi ziyaret ettiğini ve yaptığının “çok boyutlu diplomasi” olduğunu vurgulayan bir feedback sunuyor.

Aynı dakikalarda aynı haber, Fox TV ana haber bülteninde bu kez bambaşka bir şekilde izleyiciye sunuldu. Haberde, “Her şey sözde” başlığı kullanılırken, spikerin anonsunda Libya’daki ateşkes konusunda zorlayıcı kararlar alınmadığı belirtilerek, “Her şey sözde kaldı” cümleleri kullanıldı. Haberin anonsunda, Berlin Zirvesi’nin krizle başladığı, Hafter’in petrol ihracatının yapıldığı liman ve boru hatlarını kapattığı, Trablus’a yönelik saldırılarının zirve sırasında ve sonrasında devam ettiği anlatıldı. Spikerin anonsunda ayrıca, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zirveye ilişkin sarf ettiği, “Olay, sözlü olarak katılımcıların şahitliği ile kalmış oldu. İnşallah neticesi hayırlı olur” cümlelerine yer verildi.

İki ayrı bakış açısı, karpuz gibi ortadan ikiye ayrılmış iki ayrı editoryal değerlendirme…

Siz olsanız hangisine inanırdınız?

Örneklerde de görüldüğü gibi, günün gelişen olayları medya kuruluşlarında editoryal süzgeçten geçerek izleyicilere ulaştırılıyor. Haberlerin kimliklendirilmesinde kanalın ideolojik duruşu, patronajın iktidara ya da muhalefete yakın veya uzak olması gibi değişik parametreler önemli rol oynuyor. Kimi haberler editoryal dokunuşlarla öylesine yoğruluyor ki, ekrana gelen haber gerçek kimliğini kaybediyor. Bu durum o kanalın izleyici kitlesini, patronunu ve yöneticilerini memnun etse de, gerçeklikten uzak bir şekilde sunulması, bilgilendirici özelliğini yitirmesine yol açıyor.

Toplumun büyük bölümünün edilgen bir tavırla her gün izlediklerine ve okuduklarına inandıkları varsayılırsa, nasıl bir toplum ortaya çıkacağını varın siz düşünün.

 
YORUMLAR

Yazarın Diğer Yazıları

>> Fox Haber ve Portakal'ın yeni hayatı... - 05.10.2020
>> Fatih Portakal ve Fox üzerine - 04.09.2020
>> Siyasal iletişim ve dijital dil - 17.07.2020
>> Ana akım medyanın yerini Youtube mi alıyor? - 28.05.2020
>> Medyada virüs etkisi - 24.04.2020
Medyaloji Yazarları
Halef R.  VAYIS Neslihan KABAOĞLU Meltem AŞCİ Hüseyin MOVİT
2050 yılına gelindiğinde…
Tüm Yazarlar