Bülent BİRİCİK

bulent.biricik@hotmail.com
16.05.2019 / 09:33

Bülent BİRİCİK

Günahkâr medya

Türkiye son birkaç aydır seçim havasında. “Türkiye” diyorum, çünkü 31 Mart’ı genel seçim havasına sokan iktidar 23 Haziran’ı ise şimdiden ölüm kalım savaşı haline dönüştürmüş durumda. Ve her daim kullanışlı olan günahkâr medya seçim öncesinde yine başrolde…

 Kazanmak için var gücüyle yüklenecek olan iktidar, kuşkusuz bu seçimde de en kullanışlı propaganda aracı olarak medyayı kullanacak. Yüzde 95’i iktidara tabi olan medyada, geçmiş seçimlerde olduğu gibi bolca İtibar suikastları, yalan haberler, algı operasyonları, dezenformasyon, manipülasyon, tehdit ve yönlendirmeler göreceğiz. Aslında 31 Mart öncesindekilerin benzerini yeniden yaşayacağız. Ramazan dolayısıyla nispeten sakin günler yaşasak da bayram sonrasında seçim meydanları fazlasıyla ısınacak gibi görünüyor.

Peki, medya seçim dönemlerinde nasıl bir işlev görüyor?
Görevi toplumu bilgilendirmek olan medya; gazetesiyle, televizyonuyla dijital yayınlarıyla değişik bir ruh haline bürünüyor. Üstüne vazife olmamasına rağmen ilk iş olarak iktidar adaylarına rakip olan muhalefet adaylarının yanlışını aramak ve onları afişe etmekle işe başlıyor. Muhalefet adayının yanlışı, kusuru ve eksiklikleri üzerinden bir yıpratma kampanyası hep bir ağızdan yürüyor. Öyle ki, “hep bir ağızdan” kelimesi, birbirinin aynısı manşetlerin onlarca gazetede yayınlanmasıyla epey anlam kazanıyor. Muhalefet adaylarına yönelik olarak genellikle din ve inanç temelli eleştiriler getirilerek “Onlar bu toplumu birer parçası değil” denilmeye çalışılıyor. Bu yönde bir eleştiri bulunamazsa ya terör ya da Fetö ilişkisi olup olmadığı didikleniyor.

Medyanın büyük günahlarından birisi de iktidarın yanlışlarına kayıtsız şartsız göğüs gererek o yanlışın üstünü örtmeye çalışmak… İktidarın yanlışlarına göğüs gerilirken öylesine komik durumlara düşülüyor ki, zannedersiniz ülkeyi muhalefet yönetiyor ve tüm bu yanlışları onlar yapmış. Öte yandan medya, iktidarın bazı yanlışlarına zemin hazırlama işlevi de görüyor. Bunun en yakın örneğini 31 Mart seçimlerinin ardından yaşanan YSK sürecinde gördük. Zemin hazırlandı ve akabinde 23 Haziran süreci başladı. 
Gelelim medyanın bir başka günahına…

Medyaya dikkatli bir şekilde göz atarsanız siyasi iktidarın ağzından çıkan her söylemi hızlıca analiz eden bir gazeteci, yazar, TV programcısı kitlesinin olduğunu görebilirsiniz. Bu kitle adeta, lider kimi hedef almışsa onu şeytanlaştırıyor, lider hangi konunun altını çizmişse onu gündem yapıyor, lider yanlış bir söylemde bulunmuşsa o söylemi, “Aslında onu değil, bunu demek istedi” diyerek savunmaya yelteniyor. Koca koca medya yöneticileri, yazarlar ekranın başına oturmuş tüm gün liderin ağzının içine bakıyorlar! Köşe yazıları, manşetler, haberler, programlar bu analizlere göre şekilleniyor. Tevekkeli değil, ekran başı gazetecileri olmazsa aynı gün onlarca gazetede aynı manşetlerin atılması nasıl mümkün olacak.

Medyanın günahlarını saymaya devam edelim… Muhalefet temsilcilerinin vaatlerini ve söylemlerini itibarsızlaştırma taktiği… Öyle ki muhalefet adayı İstanbul’da öğrenci otobüs ücretlerinde indirime gideceğini söylüyor, ertesi gün cevap anında gazete sayfalarından veriliyor. Yayınlanan İETT bilançolarıyla “Bu mali tablo ile mi indirim yapılmak isteniyor?” denilmeye getiriliyor, İETT’nin bu maliyeti kaldıramayacağından bahsediliyor. Gerçi şimdilerde muhalefet adayının vaatlerini alıntılamak da siyasetin yeni akımı haline dönüştü ama konuya olumlu pencereden bakmak gerektiğini düşünüyorum. Zira esas olan o hizmetin gerçekleşmesidir. Bunu muhalefet önerip iktidar da yapsa hizmet hizmettir. 

İşte medyanın en büyük günahlarından birisi daha… Tehdit ve yönlendirme… Bir yayın kuruluşu halkı doğrudan ya da dolaylı olarak tehdit edemez! Bu, gazeteciliğin mesleki olmazsa olmazlarındandır. Ama maalesef tehdit yoluyla vatandaşların siyasi iradelerine ambargo konulduğunu görmekteyiz. Haber görünümlü propaganda malzemeleriyle vatandaşa, “Oyunu şuna verirsen başına bu gelir” demeye getiriliyor. 

İktidara yakın medya bu günahları işlerken iktidar karşıtı medya boş mu duruyor? Onlar da, doğru bile olsa, sırf iktidar temsilcilerinin ağzından çıktığı için tam tersi tezleri savunuyorlar. İktidar adayına oy verildiği takdirde ülkeyi kötü günlerin beklediği, terörün, işsizliğin, pahalılığın, açlığın, yoksulluğun, iflasların ve de bilumum kötü olayların yaşanacağını ileri sürüyorlar. Adeta körü körüne bir muhaliflik durumu…

Medya maalesef seçim dönemlerinde oldum olası kötü bir sınav verdi. Kutuplaştırma adına elinden gelen katkıyı sundu. Çünkü Türkiye’de seçim kampanyalarında yapılan, tartışmalara egemen olan habercilik anlayışı; toplumsal, siyasal ve ekonomik sorunları karşıtlıklara indirgeyen, sloganlaştıran, demokratik diyalog biçimlerini engelleyen bir yaklaşım içeriyor. Medyanın bu yaklaşımı sadece seçim kampanyalarında karşımıza çıkmayıp, siyasetin haberleştirilmesine ilişkin genel bir sorun olarak karşımızda duruyor.

 
YORUMLAR

Yazarın Diğer Yazıları

>> Fox Haber ve Portakal'ın yeni hayatı... - 05.10.2020
>> Fatih Portakal ve Fox üzerine - 04.09.2020
>> Siyasal iletişim ve dijital dil - 17.07.2020
>> Ana akım medyanın yerini Youtube mi alıyor? - 28.05.2020
>> Medyada virüs etkisi - 24.04.2020
Medyaloji Yazarları
Halef R.  VAYIS Neslihan KABAOĞLU Meltem AŞCİ Hüseyin MOVİT
Medyada gündem belirleme…
Tüm Yazarlar