Bülent BİRİCİK

bulent.biricik@hotmail.com
28.02.2019 / 13:08

Bülent BİRİCİK

Ekran zorbalığı

Haber verme, eğlence ve vakit geçirme aracı olarak işlev gören televizyonların son dönemde gerilimden reyting elde etmenin çabasına giriştiklerini görüyoruz.
Ekranlara göz attığınızda; haber bültenlerinde, gündüz kuşaklarında, dizilerde, yarışma programlarında ve tartışma programlarında gerilim dilinin iyiden iyiye hakim olduğu bir yayıncılık anlayışının benimsendiği anlaşılıyor.
 
Malumunuz; Kanal D, ATV ve Show TV gibi popüler kanallar, bir süredir üçüncü sayfa haberlerini saat 19.00’da başlayan ana haber bülteninin önüne blok olarak yerleştiriyor. Ülkemizden ve dünyadan pek çok üçüncü sayfa haberi spikersiz olarak 15-20 dakikalık zaman diliminde izleyiciye aktarılıyor.
 
Aile fertlerinin okuldan veya işinden dönüş saati olan bu zaman diliminde izleyiciye aktarılan bilumum patlama, yangın, hırsızlık, trafik kazası haberlerinden oluşan ürkünç olaylar silsilesi insanların tüylerini diken diken ediyor.
 
İşin ilginç yanı her tarafından kötülük akan bu tip haberler izleyicide de bir karşılık buluyor. Zira üçüncü sayfa haberlerin bulunduğu zaman diliminin dakikalık ölçümlerinde reytingler inanılmaz yüksek çıkıyor. Demek ki reyting olarak bir karşılığı var ve TV yöneticileri bildikleri yoldan yürümeye devam ediyorlar.
Ana haber bültenlerinde de durum pek farklı değil… Orada da; yüksek volümde bağıran siyasetçiler, çözülemeyecek gibi görünen iç-dış ve ekonomik sorunlar, bitmek bilmeyen polemikler, yanlış beslendiğimizi anlatıp duran doktor ve diyetisyenler insana adeta stres dayanıklılık testi uyguluyor.
 
Gelelim neredeyse her akşam tüm kanallarda karşımıza çıkan dizilere… Aşk, polisiye ve dönem dizisi gibi farklı formatlarda karşımıza çıkan bu yapımlarda gerilim ayyuka çıkıyor. Polisiye ve dönem dizilerinin içeriklerinde gerilim barındırmalarını anladık da, aşk dizilerinin envai çeşit gerilim barındırmasını anlamakta insan güçlük çekiyor.
 
Ekranda tutkulu bir aşkın hikâyesini izlerken bile kâbus dolu anlar yaşayabiliyoruz. Sevenler, senaryo gereği gönül huzuruyla aşklarını yaşayamazken; sevenlerin arasına ya çatık kaşlı bir anne, ya hayatını kötülüğe adamış bir görümce ya da yakınının mutluluğunu bile istemeyen kıskanç bir akraba giriyor. Durum böyle olunca aşk dizileri bile kâbus filmine dönüşüyor.
Aşk dizileri insanı yüksek adrenalinden sevdiğine pişman eder de mafya dizileri izleyiciyi germez mi?

O cenahta durum daha fena… Mafya dizilerindeki gerilim, ünlü Thegodfather filmindeki kadar olmasa da izleyenlerin, ısırmaktan dudaklarının yara olmasına, yemekten tırnaklarının tükenmesine yetip, artıyor bile… Ekran başındakiler hem gerim gerim geriliyor, hem de hikayeleştirilen o karanlık dünya özellikle genç bireylerin yaşam pratiklerinin değişmesine çanak tutuyor. Dizilerdeki mafyavari yaşam tarzı, onları rol model alan gençler tarafından toplum gerçekliğine aktarılıyor. Sonrasında bunun yansımalarını yine ekranlarda kadın cinayetleri, tacizler, tecavüzler, cinayetler ve her türlü saldırılar vb. olarak izliyoruz.

Bir anlamda kısır döngü de diyebiliriz buna…
 
Ekranlardaki kimi yarışmalar da gerilimden bolca besleniyor. Doğa harikası bir adaya guruplar halinde yerleştirilen yarışmacılar doğa ananın bahşettiği tüm güzelliklerin ortasında bile kavga, çekişme, kişisel ihtiraslarıyla izleyicilerin ekran karşısında hop oturup hop kalkmasına yol açıyor. Yemek yapmaktaki hünerlerini sergilemeleri amacıyla yarıştırılan kişilerin içinden ise adeta birer canavar çıkıyor. Çok merak ediyorum, yarışmacı olarak bir programa katılan kişiler becerilerine göre mi yoksa kavga yeteneklerine göre mi değerlendirmeye alınıyor?
 
Gündüz kuşağında ise öyle bir program var ki, dedektiflik filmlerinin ünlü karakteri Sherlock Holmes’ü bile aratmayacak türden… Kayıpları buluyor, failleri emniyete teslim ediyor, suçu, suçluyu ortaya çıkarıyor ama izleyenleri dehşete düşüren pek çok unsur da ekranlardan evimizin orta yerine dökülüveriyor.
 
Şimdi saygıdeğer televizyon yöneticilerine sormak gerekiyor… Topluma her gün ekranlardan kötülük ve gerginlik pompalamadan da reyting elde etmek mümkün değil mi?
Günlük hayatlarında pek çok güçlüğe göğüs germek zorunda olan bireylere reva görülen bu durumun adı tam olarak “ekran zorbalığı” değil de nedir?
 
YORUMLAR

Yazarın Diğer Yazıları

>> Fox Haber ve Portakal'ın yeni hayatı... - 05.10.2020
>> Fatih Portakal ve Fox üzerine - 04.09.2020
>> Siyasal iletişim ve dijital dil - 17.07.2020
>> Ana akım medyanın yerini Youtube mi alıyor? - 28.05.2020
>> Medyada virüs etkisi - 24.04.2020
Medyaloji Yazarları
Halef R.  VAYIS Neslihan KABAOĞLU Meltem AŞCİ Hüseyin MOVİT
Bozukluk gören gözde…
Tüm Yazarlar