22.12.2025 / 12:29

Halef R.  VAYIS

Kıskanılmaktan beslenmek...

Çeşitli insanlara sormuşlar: “Nelere sahip olursan mutlu olursun?”

 

Çeşitli cevaplar verilmiş. Çoğu cevabın arkasında, aşağı yukarı aynı “derin” duygular olduğundan, cevaplardan birini buraya emsal alıyorum…

“Bahçeli, havuzlu, jakuzili, otoparklı, manzaralı, aidatsız, masrafsız… Görenin 'vaay eve bak, şato mübarek' diyeceği bir ev.

Madem lüks evimizde güzel bir otoparkımız var, boş kalmamalı. Eve yakışan arabam da olmalı. Son model spor araba beni mutlu eder. Ama öyle bir araba olacak ki, dünyada sadece bende bulunacak. Görenler küçük dilini yutsun, ‘Allah'ım benim niye yok, biz insan değil miyiz?’ desin.

O eve, o arabaya, öyle normal bir insan evladıyla evlenmek de yakışmaz. Dünyada eşi benzeri olmayan biri olmalı…"

Listedeki mutluluk şartları böylece uzayıp gidiyor…

Demek ki neymiş? Mutluluğun altın anahtarı, diğerlerini kıskandırmakmış. Başkalarının kıskançlık duygularıyla beslenerek kendini ayrıcalıklı hissetmek, mutluluk için birinci koşulmuş...

Gören ‘vaay’ desin, sadece onda bulunsun, başka kimseler sahip olamasın, bakanlar küçük dillerini yutsun... Eşi benzeri bulunmayan hatunlar veya cebi dolu zenginler yanda taşınsın…

Mutlu olmak ne de kolay şeymiş!!!

Evlilik Dolabı…

Evlilik hayatının erkekler için sadakat, kadınlar için kıskançlık problemini ele alan, seyircinin gözü önünde bunu oldukça nazik ve esprili bir dille ortaya koyan “Evlilik Dolabı” isimli tiyatro oyunu, cazibe karşısında insanın zayıflığını anlatır.

Türkiye’de ilk kez 1960 yılında, Pangaltı Altı Tiyatrosu’nda oynandı.

Birbirini gerçekten seven ve çok iyi anlaşan kültürlü karı-koca, evliliklerinin selameti için birbirlerine anlamsız kıskançlıklar yapmama sözü verirler.

Evlerinde bir müddetliğine misafir kalan genç İvga, dişi mi dişi bir İsveç güzelidir. Adamın bir meslektaşının kızı olan İvga’nın tek gayesi, hayranı olduğu profesörden çocuk sahibi olmaktır.

Kendi güzelliği ile onun zeka dolu genlerinden doğacak çocuğun, hem güzel hem de dahi olacağına şiddetle inanmaktadır. Oyunun muhtelif yerlerinde niyetini açık açık söyler:

- Sizden çocuğumun babası olmanızı istiyorum.

- Çocuğunuzun?

- Evet, çocuğumun.

- Anlamadım, bir çocuğunuzun olmasını mı istiyorsunuz?

- Evet, sizden bir çocuğum olsun istiyorum.

- Eee, nasıl olacak bu iş?

- Bir gece beraber oluruz, olur.

İvga, gayesine ulaşmak için tüm cazibesini kullanır. Kadınca cilveler, işveler, evde bornozla yarı çıplak dolaşmalar gibi ısrarlı yaklaşımları etkisini göstermeye başlayınca da, karı-koca arasında kıyametler kopar. Verilen söz, taraflarca unutulur ve kavga başlar.

Cazibenin çekim gücü...

"Kız olmayı kabul ederim…"

Yolun kenarına park edip arabamdan inerken, ansızın Ferrari’nin biri, motor homurtusuyla otoparkçı gencin üzerine üzerine giderek gazı kökledi. Ve müthiş bir gürültüyle gözden kayboldu. Otoparkçı genç adam kendini yana doğru atarken, bir yandan da hayranlıkla söyleniyordu: “Abi ne arabalar var ya…”

“Evet, öyle” dedim: “İnsanlar arabalarıyla hava atmayı ne çok sever oldular, saygı falan da kalmadı.”

“Olur mu abi” dedi. “Bu araba bende olsa, ben de aynısını yapardım, fiyatı 2.5 trilyon (milyon demek istedi). Sadece yanda oturmak için bile, kız olmayı dahi kabul ederim.”

Şaştım kaldım…

Cazibe tuhaf şey...

Bırakın kimya bozmayı, cinsiyet değiştirtecek...

 

twitter.com/halefrvayis

 
YORUMLAR

Yazarın Diğer Yazıları

>> Medyada gündem belirleme… - 11.12.2025
>> Medya ve toplum… - 26.11.2025
>> Kral bile olsanız, öğreneceğiniz şeyler vardır… - 07.11.2025
>> İletişimde İşbirliği İlkesi… - 31.10.2025
>> Şiddet güçsüzlüğün işaretidir… - 21.10.2025
Medyaloji Yazarları
Halef R.  VAYIS Neslihan KABAOĞLU Meltem AŞCİ Hüseyin MOVİT
Kıskanılmaktan beslenmek...
Tüm Yazarlar