15.07.2020 / 10:32

Halef R.  VAYIS

Tek gerçek iddianız…

Toplum ve okullar fikirlerimizi ütüleyip, onu bizden almaya çalışabilir. Onlar, hepimizi aynı kalıba koymaya meyillidir ama size diyorum ki; o kıvılcımın kaybolmasına izin vermeyin, çünkü o sizin önemli olmak için tek gerçek iddianızdır.”

 

Thomas Edison, asistanlarından yirmi yedisinin altı ay boyunca her gün, lamba fabrikasından ana atölyelere giden tek yolu kullandığını öğrendi. O yolun kenarında bir kiraz ağacı yetişiyordu ve bu yirmi yedi adamdan hiçbiri, sorulduğunda ağacın varlığından haberdar değildi.

“Sıradan bir insanın beyni, gözün gördüğünün binde birini bile gözleyemiyor” diye yorumladı durumu Edison, “gözlem güçlerimizin bu denli zayıf olması akıl alır gibi değil.”

İnsan aklının bu eksikliğine sinirlenmişti.

Üstelik asistanlar sıradan değil, gelecekte hocasının yerini alacak bilim adamı adayı insanlardı.

 

Aynılaşan dünyada aynılaşmaktan kaçınmak…

“Tüm Ford marka arabalar birbirinin aynıdır ama hiçbir insan diğerinin aynı değildir. Her yeni hayat yeni bir şeydir; daha önce onun gibi bir şey hiç olmamıştır ve bir daha da olmayacaktır. Her birimiz kendimizle ilgili bu fikri anlamalıyız, bizi diğerlerinden ayıran kişilik kıvılcımını yakalamalıyız ve onu tümüyle büyütmeliyiz.

Toplum ve okullar bizi ütüleyip, onu bizden almaya çalışabilir. Onlar hepimizi aynı kalıba koymaya meyillidir ama size diyorum ki; o kıvılcımın kaybolmasına izin vermeyin, o sizin önemli olmak için tek gerçek iddianızdır.”

Demişti, 110 yıl önce ulaşım araçları endüstrisinde devrim yaratan Henry Ford.

 

Mevcut algılarımız yeni algılarımızı yönetiyor…

Dr. Paul Ruskin, öğrencilerine yaşlanmanın psikolojik belirtilerini öğretirken, onlara şu olayı okur :

"Hasta ne konuşuyor, ne de söylenenleri anlıyor. Bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor. Zaman, yer ya da kişi kavramı yok. Ancak nasıl oluyorsa, kendi adı söylendiğinde tepki veriyor. Son altı aydır onun yanındayım, ne görünüşü için bir çaba sarf ediyor ne de bakım yapılırken yardımcı oluyor. Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor.

Dişleri yok, yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor. Salyalarından dolayı üstü başı sürekli leke içinde. Yürümüyor.

Uykusu sürekli düzensiz… Gece yarısı uyanıp çığlıklarıyla herkesi uyandırıyor. Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazen ortada bir sebep yokken sinirleniyor. Biri gelip onu yatıştırana kadar da feryat figan bağırıyor.”

Bunları okuduktan sonra Ruskin, öğrencilerine böyle birinin bakımını üstlenmek isteyip istemediklerini sorar.

Öğrenciler bunu yapamayacaklarını söylerler.

Ruskin, kendisinin bunu büyük bir zevkle yaptığını ve onların da yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırır.

Daha sonra Ruskin, hastanın fotoğrafını dolaştırmaya başlar.

Fotoğraftaki, doktorun altı aylık kızıdır...

***

Einstein’ın bir önerisiyle bitirelim: " Oyunun kurallarını öğrenmek zorundasınız. Böylece herkesten iyi oynayabilirsiniz."

Bu öneri, şimdilerde nerdeyse tüm dünya toplumlarında alabildiğince oynanan, adına “algı” denilen oyunun kuralları için de geçerlidir…

 

https://twitter.com/halefrvayis

 
YORUMLAR

Yazarın Diğer Yazıları

>> 2050 yılına gelindiğinde… - 13.03.2024
>> Teknoloji insan ırkının sonunu getirir mi? - 06.03.2024
>> Balina üzerinde seyahat eden kedi misali... - 28.02.2024
>> 10 yaşın cesareti… - 21.02.2024
>> Basitlik ve değişim üzerine… - 14.02.2024
Medyaloji Yazarları
Halef R.  VAYIS Neslihan KABAOĞLU Meltem AŞCİ Hüseyin MOVİT
2050 yılına gelindiğinde…
Tüm Yazarlar