28.09.2022 / 10:37

Halef R.  VAYIS

Medya bize “neyi” düşünmemiz gerektiğini söyler…

Medyanın günümüzdeki sosyolojik etkisi, düşünce aşılamaktan ziyade, seçiciliği etkisizleştirme veya azaltma yoluyla kendini gösteriyor. Yani medya, bir nevi kısıtlı tercihler bütünü oluşturarak, karar ve görüşleri dolaylı olarak belirleyen bir misyon üstleniyor. Bize “neler” düşünmemiz gerektiğini değil; “neyi” düşünmemiz gerektiğini söylüyor.

 

Gündem mi medyayı yoksa medya mı gündemi belirliyor gibi bir soru, tavuk-yumurta denklemini çağrıştırıyor olsa da, aslında öyle değil.

Fransız yazar Emile Zola, 19. Yüzyılda ‘gazete’yi şu ifadeyle tanımlamıştı: “Gazete, insanların hayatlarını bağırarak anlatır ve ülkenin ayakta olduğunun habercisidir.”

Bu tanımlamanın üzerinden bir asırdan fazla zaman geçti.

Bir başka Fransız yazar Guy Deport, 1967 yılında kaleme aldığı “Gösteri Toplumu” adlı kitabında, kapitalizmle şekillenen tüketim ilişkilerinin ülke ve ideoloji ayrımı yapmaksızın bir gösteri biçimi yarattığını ve bu durumun kaçınılmaz olarak dünyanın tek bir pazara dönüşmesiyle sonuçlanacağını iddia etti.

Bu tanımlamanın üzerinden elli beş yıl geçti.

Guy Deport haklı çıktı mı, dünya tek bir biçim ve pazara dönüştü mü, medya bundan payına düşeni aldı veya üstüne düşeni yaptı mı, tüm bunları yorumunuza bırakıyorum.

Benim görüşüm ise medyanın kendisinin, tek biçim ve pazara dönüştüğü yönünde.

Bu süre zarfında birçok önemli olay ardımızda kaldı. Örneğin, 2001 yılında gerçekleşen 11 Eylül olayının ve 2003’te yaşanan Irak savaşının, bizlere medya üzerinden birer gösteri gibi sunulduğunu hatırlıyoruz.

Ortadoğu’da yaşanan tarihi gelişmeleri, medya aracılığıyla yine gösteri kıvamında izler olduk…

Şimdilerde Rusya-Ukrayna savaşı ile ilgili yayınlar ise korkularımızı yönlendiriyor, tarafgirliğimizi pekiştiriyor.

 

Aşılama değil, seçiciliği etkisizleştirme…

Medyanın günümüzdeki sosyolojik etkisi, düşünce aşılamaktan ziyade, seçiciliği etkisizleştirme veya azaltma yoluyla kendini gösteriyor.

Yani medya, bir nevi kısıtlı tercihler bütünü oluşturarak, karar ve görüşleri dolaylı olarak belirleyen bir misyon üstleniyor.

M.McCombs ve D.Shaw’ın yorumuyla gündem belirleme, önceliklerin bir hiyerarşisidir, artan bir öneme göre sıralanmış konular listesidir.

Örneğin, belli bir anda basında ele alınan konuların ve televizyonda bu konulara ayrılan sürelerin ölçümleri yapılarak ya da kamuoyu araştırmaları gerçekleştirilerek gündem belirlenebilir.

Bernard Cohen’in deyişiyle, medya bize “neler” düşünmemiz gerektiğini söylemez; “neyi” düşünmemiz gerektiğini söyler.

 

Medyanın belirleyiciliği…

1965 yılındaki Almanya Federal seçimlerinde, oy eğilimlerinin incelenmesi sonucu, seçmenler arasında kararsızlığın ağır bastığı gözlenir.

Ancak gazetelerde Hıristiyan Demokratlar yararına tahminler yayınlanınca, Hıristiyan Demokratlar seçimi kazanır. Bu da kartopu etkisinin, varlığını kazanacağı bildirilen cephede bir toplanma olduğunu düşündürür.

Çağdaş toplumların bireylerini yalnızlık korkusu yönlendirir. Bireyler, çevrelerindeki istatistiksel açıdan egemen görüşleri, yalnızlaşmamak adına mütemadiyen değerlendirir ve kararlarını büyük ölçüde buna göre verirler.

Medya ise gündem belirleme düzeneğinin merkezindedir.

Egemen görüşlerin algılanması artık yalnız içinde bulunulan çevrede değil, medyada “kamuoyu liderlerinin” ve göz önündeki kişiliklerin söylemleri dikkate alınarak gerçekleşir.

Bu yolla medya, bize “neyi düşünmememiz gerektiğini” de söyler…

 

twitter.com/halefrvayis

 

 
YORUMLAR

Yazarın Diğer Yazıları

>> Medyada gündem belirleme… - 17.04.2024
>> Gerçekliği görme yeteneğini yitiriyor muyuz? - 03.04.2024
>> Milyonlarca sinek yanılıyor olamaz… - 27.03.2024
>> Çalıştıkça fakirleşmek (working poor)… - 20.03.2024
>> 2050 yılına gelindiğinde… - 13.03.2024
Medyaloji Yazarları
Halef R.  VAYIS Neslihan KABAOĞLU Meltem AŞCİ Hüseyin MOVİT
Medyada gündem belirleme…
Tüm Yazarlar