Bir büyük ideal, nasıl tarihe gömüldü?
“Okulu bitirenler, ülkenin en uzak köşelerine gönüllü gidiyordu. Bingöllü bir kız öğretmen Hakkari’ye giderken, Egeli bir öğretmen koşa koşa gittiği Muş’a eğitim veriyordu.”
“Nüfusun sadece yüzde sekizinin okuma yazma bildiği dönemdi. Yüzde 92’si okuma yazma bilmeyen bir ülke…
Köy Enstitüleri köylerin bitişiğindeydi. Köyün büyükleri ve öğrenciler okulları el ele inşa ediyorlardı. Dershaneler, modern tarım için tarlalar, fidanlıklar, sebzelikler, tarım makineleri eğitimi, tamir atölyeleri, sinema ve tiyatro salonları, yüzme havuzları, kütüphaneler, PTT binaları vardı.
Öğrenciler Türkiye’nin her yanından geliyordu. Hızla geliştiler, klasik müzik orkestraları kurdular, konserler verdiler.
Öğretmenlerini eleştirebildiler, her türlü görüşlerini açıkça dile getirebildiler.
Kızlı erkekli köylü çocuklar, öğretmen olarak yetişiyordu ama sağlık, tarım, demircilik, inşaat, motor tamiri, araç kullanmayı, müziği biliyor ve öğretiyorlardı. Türkiye’yi hiçbir ülkede yaşanmamış hızla kalkındıracaklardı. Yabancı ülkelerden, bu sistemi öğrenmek için görevliler geliyordu. Türkiye nüfusunun tümü aydınlanacaktı. Okulu bitirenler, ülkenin en uzak köşelerine gönüllü gidiyordu. Bingöllü bir kız öğretmen Hakkari’ye giderken, Egeli bir öğretmen koşa koşa gittiği Muş’a eğitim veriyordu.”
Deneyimli gazeteci-yazar Tevfik Yener, 1940 yılında kurulan Köy Enstitülerini, anılarını yazdığı kitabında böyle anlatıyor.
O yıllarda, Türkiye’de nüfusun yüzde 80’i köylerde yaşıyordu. Okulların, tarım işlerine elverişli geniş arazisi bulunan köylerde veya onların hemen yakınındaki 21 bölgede kurulmaları bu yüzdendi. Tam bir eğitim seferberliğine hizmet ediyorlardı.
Ee, ne oldu bu okullara?
Çocuk denecek yaşta gazeteciliğe başlayan, yakın tarihimizin canlı tanıklarından Yener Usta, devam ediyor:
“Fakat aynı anda bir korku, malum kesimleri sarmıştı: Halk aydınlanacak mı? Ülke nimetlerinin yüzde 85’ini yiyen yüzde 7’lik kesim için halkın aydınlanması felaket olurdu.
Bu köylü çocukları, bu çarıklılar, gidi hınzırlar komünist olur, yarın devleti ele geçirirler diyerek propagandalar yapıldı.
Ancak kesin darbe 1947’de, iki süper güç olan ABD ile Sovyetler’in dalaşması dolayısıyla geldi. Dönemin Sovyet lideri Stalin, Kars ve Ardahan’ı istiyor ve de İstanbul Boğazı’nda bir üs verilmesinde ısrar ediyordu. Türkiye ABD’ye başvurdu.
ABD el verecekti ama şartı vardı: Komünist imajlı Köy Enstitüleri kapatılmalıydı.
Türkiye, ABD’nin bu talebine olumlu cevap vermek zorunda kaldı. Köy Enstitüleri’nin babası İsmail Hakkı Tonguç görevden alındı, büyük amaçlarla başlatılan proje yozlaştırıldı. Önceleri yaratıcılığın ön plana çıktığı eğitim anlayışı yerine; giderek geleneksel, ezberci eğitimin yerleştiği öğretmen okullarına dönüştürüldüler.
28 Ocak 1954 yılında, mecliste Köy Enstitüleri’nin kapatılma kararı verildi ve Türkiye’nin kaderi böylece değişti.
Enstitülerin kapatılması, yeteneklerin ortaya çıkmasını da önledi. IQ’su yüksek köylüler keşfedilemedi, onların ülkelerini yükseltmelerine fırsat tanınmadı, halk cehaletin çamuruna bırakıldı. Bu topraklardaki binlerce İbni Sina, Piri Reis, Mozart, İdil Biret, Madam Curie veya Edison, deha olduğunu bilmeden, çoban doğduğu gibi çoban öldü.”
Büyük idealler üzerine kurulmuştu…
Köy Enstitüleri’nde yetişen öğretmenler, köylülere hem örgün eğitim verecek, okuma yazma ve temel bilgileri kazandıracak hem de modern ve ilmi tarım tekniklerini öğretecekti.
Öğretmenler gittiği yörelerde bilinmeyen tarım türlerini de köylülere öğretecekti. Kitaba deftere dayalı öğretim yerine, iş içinde eğitim ilkesi tatbik ediliyordu.
Her köy enstitüsünün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları, atölyeleri vardı. Derslerin yüzde 50'lik bölümü temel örgün eğitim konularını içeriyordu. Geri kalanı ise uygulamalı eğitimdi.
Neler yapıldı?
1940-1946 arasında köy enstitülerinde 15.000 dönüm tarla tarıma elverişli hale getirilmiş ve üretim yapıldı. Aynı dönemde 750.000 yeni fidan dikildi. Oluşturulan bağların miktarı ise 1.200 dönümdü.
Ayrıca 150 büyük inşaat, 60 işlik, 210 öğretmen evi, 20 uygulama okulu, 36 ambar ve depo, 48 ahır ve samanlık, 12 elektrik santralı, 16 su deposu, 12 tarım deposu, 3 balıkhane, 100 km. yol yapıldı.
Sulama kanalları oluşturularak enstitü öğrencilerinin uygulamalı eğitim gördüğü çiftliklere sulama suyu, öğrenciler tarafından getirildi.
Kapatıldığı 1954 yılına kadar Köy enstitülerinde 1.308 kadın ve 15.943 erkek toplam 17.251 köy öğretmeni yetişmişti.
Galiba kendi ayağımıza sıkmışız.
Ve bir büyük ideal, böylece tarihe gömülmüş…