
Bilgi her yerde, ya görgü?
Yüzeysel bilgilenme, etraftan duyarak öğrenme ve görme yoluyla zahmetsizce malumat edinme alışkanlıkları…
Günümüzde en kolay ne elde edilir diye sorsalar, tereddütsüz bilgi derim. Her yerde var ve an be an çoğalıyor.
Aynı şekilde kolay tüketiliyor. O kadar ki, hazmedemiyoruz bile.
Hızlıca yenen yemekler gibi, midemize oturacak.
Bu yoğunluktaki bilgiyi, kullanıp değerlendirmede ve dağarcığımıza almakta tökezliyoruz. Sınırlı aldıklarımızın ise hem ömrü kısa oluyor hem de hafızamızda tutmakta zorlanıyoruz.
Çabucak değişiyorlar çünkü.
Bizlerle birlikte, bilgi de zamanla yarışıyor.
Böyle olunca bilgi değer taşıyamıyor; yeterince işe yaramıyor, kuru ve ruhsuz kalıyor.
Edinilen bilgiyi olgunlaştıran görgüdür…
“İnsanlar başaklara benzerler. İçleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler”. Montaigne, yaklaşık 450 yıl önce meseleye noktayı koymuş.
Görgü, içinde saygı, empati, duyarlılık ve muhakeme yetisini barındırır. Bilginin doğru edinimi, geliştirilmesi ve kişiye bilinç sağlaması, ancak görgüyle harmanlandığında gerçekleşir.
Başka bir deyişle, bilgiyi olgunlaştıran görgüdür.
Yüzeysel bilgilenme, etraftan duyarak öğrenme ve görme yoluyla zahmetsizce malumat edinme alışkanlıkları…
Bir de Google’mız var tabi, bizi öğrenme tembelliğine iten…
İnternette kürtaj oylaması…
ABD’de bir çift, bebeklerini doğurup doğurmama kararını alamayınca, kararı internet kullanıcılarına bıraktı. Peter ve Alisha Arnold çifti, henüz anne rahminde 17 haftalık olan bebeklerinin ultrason görüntülerini de ekledikleri birthornot.com adlı bir site açıp anket başlattı.
Bilgi toplumunun en önemli gereçlerinden olan internet, nelere aracı olabiliyor. Hayatınızla hiç ilgisi olmayan insanları, en hayati meselenize karıştırmak ve onlara belirleyici rolü vermek artık mümkün ve dahi normal…
Görgüsüzün tekiyseniz bunu yapabilirsiniz.
Parlak çözümler böyle olur...
Yıl 1990. Ankara Birlik Tiyatrosu’nun, Erol Toy’un yazdığı ‘Pir Sultan Abdal’ adlı oyunu Anadolu’da sahnelenmiş; oyun sonrasında dört sivil polis, tiyatronun müdürü Gül Göker’e “bizimle emniyete kadar geleceksiniz” diyor.
Bütün tiyatro ekibi ve oyunun yazarı emniyete götürülür, fakat bir problem vardır; ekip epey kalabalıktır ve emniyet müdürü 30 küsur kadar kişiyi, o an nasıl sorgulayacağına karar veremez.
Sivil polislerden biri söz alarak oyunu izlediğini, oyunda Paşa’yı ve devlet görevlilerini oynayanların serbest bırakılmasını, isyankâr Pir Sultan’ın ve halkın ise gözaltına alınmasını önerir.
Komiser ikna olmuş ve parlak bir çözüm bulduğu için sevinmiştir…
Öyle ya, suçlu isyankar rolünü oynayan oyunculardır…