09.03.2022 / 11:41

Halef R.  VAYIS

Milyonlarca sinek yanılıyor olamaz

İnsan yaşamında değerler ve ölçüler değişiyor. Taraflar oluşuyor, düşmanlıklar gelişip pekişiyor. Gerçeklik, durulan yere ve ait olunan tarafa göre anlamlandırılıyor.

 

Sanırım Almanların argo bir deyişiydi. Yaklaşık şöyleydi:

“Çekinmeden ve tiksinmeden, rahatlıkla b.. yiyebilirsiniz; milyonlarca sinek yanılıyor olamaz çünkü.”

Arsız bir deyim, ancak şu sıralar rafından indirip kullanmakta beis görmüyorum.

Ülkeler işgal ediliyor, coğrafyalar değiştirilip insanlar yurtlarından sürülüyor, kitlesel katliamlar normalleştiriliyor, adalet uygulamaları siyasal hale geliyor.

Vahşi kapitalizm yedikçe daha çoğunu istiyor…

Uluslararası gelir dağılımları arasındaki denge, giderek bozuluyor.

Gelişmiş ülkelere göç talepleri artıyor, bu yolda ölümler gerçekleşiyor.

Dünyadaki kaynaklar kötü kullanılıyor. Çevre felaketleri ve iklim değişiklikleri yaşanıyor. Adeta yeni bir gezegene ihtiyaç duyma safhasına giriyoruz.

Değerler ve ölçüler değişiyor. Taraflar oluşuyor, düşmanlıklar gelişip pekişiyor. Güven, dostluk, sevgi, aşk duyguları, birçok insan için gıpta edilen ancak sadece TV dizilerinde işlenen bir temaya dönüştü.

Gerçeklik, durulan yere ve ait olunan tarafa göre anlamlandırılıyor.

 

Hırslarımızı akıl çizgisinde tutabilmek…

İletişim düşünürü ve yazar Jason Jenning, ilerlemek ve gelişmek için üç şeyden vazgeçilmesini öneriyor: Geçmiş başarılar, egolar ve eski alışkanlıklar…

Asla vazgeçilmemesi gereken şeyin ise “kültür” olduğunu savunuyor.

“Kültürlü insan” dendiğinde akla, bilgiyi edinmiş ve sorgulayıp ölçmüş, doğru ile yanlışı ayırmış, sonrasında da yaşamını kendi süzgecinden geçirdiği doğrular üzerine kurmuş insan gelir.

Öğrendiklerimizi sorgulamaya, ölçmeye, sosyalleşmeye yönelik geliştirdiğimiz becerilerimiz, bir bankaya hesap açıp birikimlerimizi yatırmaya benzer.

Kültür bankamızdaki hesabımızda, neleri, ne miktarlarda biriktirdiğimiz, nasıl değerlendirdiğimiz, bizi “kültürlü insan” sıfatına yakınlaştırır ya da uzaklaştırır.

Kendine özgü yapısallıklar taşıyan iş dünyasındaki hayatımızda ise, Kültür Bankası’ndaki birikimlerimizin ne denli önemli olduğunu kavrarız.

İş yaşantısı, girişimin ve ataklığın cirit attığı, sürekli yeni fırsatların kollandığı bir dünyada gerçekleşir. Gıpta ettiğimiz konumların, kimi zaman iğneli bir fıçıdan farksız, kimi zaman ise ter akıtılmadan elde edilen bir güç sembolü olduğunu gözleriz.

İşte böyle ortamlarda, her biri farklı yapıda olan insanlarla ortak paydalarda buluşma gayreti, bizi olgunlaşır hale getiriyor. Olgunlaşma skalasını, kendimize özgü düşünme seviyesine yükselttiğimizde, kendi tarzımızı da yaşamaya başlıyoruz demektir.

Buradaki püf noktalarından biri, hırslarımızı akıl çizgisinde tutabilmektir.

Hırslarımızı yönetmeliyiz...

Yaşantımızın çeşitli evrelerinde ortaya koyduğumuz hırsın, çizginin çok altında kalması, bizi enerjisiz ve amaçsız kılabilir. Çizginin çok üstüne çıkması ise acımasız ve tehlikeli davranışlar geliştirmemize neden olabilir.

İlerlemek ve gelişmek için şu iki püf noktasını daima hatırlamakta fayda var:

(1) Kültür bankamızdaki değer ve birikimlerin paylaştıkça çoğaldığını,
(2) ve hırslarımızı akıl çizgisinde tutmamız gerektiğini…

Dünyanın değiştiğini, geleceğin geçmişten farklı olacağını ve yeni davranışlar gerektirdiğini, hepimiz görüyor, izliyoruz.

Ancak bizi gelecekte güçlü kılacak en önemli unsurun, kendi “Kültür Bankamız” olacağının ve kültürel birikimlerimizin yaşamımız boyunca bizi taşıyacak kolon görevi üstleneceğinin de farkında olmakta fayda var.

 

twitter.com/halefrvayis

 

 

 

 
YORUMLAR

Yazarın Diğer Yazıları

>> Medyada gündem belirleme… - 17.04.2024
>> Gerçekliği görme yeteneğini yitiriyor muyuz? - 03.04.2024
>> Milyonlarca sinek yanılıyor olamaz… - 27.03.2024
>> Çalıştıkça fakirleşmek (working poor)… - 20.03.2024
>> 2050 yılına gelindiğinde… - 13.03.2024
Medyaloji Yazarları
Halef R.  VAYIS Neslihan KABAOĞLU Meltem AŞCİ Hüseyin MOVİT
Medyada gündem belirleme…
Tüm Yazarlar