Noktalama işaretlerinin tarihçesi…

Medyaloji.net » medya » Noktalama işaretlerinin tarihçesi…
Noktalama işaretlerinin tarihçesi…

İlk zamanlarda noktalama işaretleri yoktu. Yazarlar, binlerce yıl onlarsız yazdı yazılarını. Peki, nasıl ortaya çıktılar?

Noktalama işaretleri olmasa idi, acaba cümleleri birbirleriyle kolay ilişkilendirebilir, ifadeleri hızla bütünleyip okuduklarımızı çabuk kavrayabilir miydik?

Sorunun cevabı, kimimize göre evet, kimimize göre ise hayır olacaktır.

BBC’den Keith Houston’un derlediği noktalama işaretlerinin hikayesi, bakalım konuya dair nasıl bir katkıda bulunacak fikrimize…

Bu hikaye, aynı zamanda şimdilerin duygu belirten simgeleri olan emojilere uzanan yolun küçük bir tarihçesi de...

Yazılar binlerce yıl onlarsız yazıldı…

İlk zamanlarda noktalama işaretleri yoktu. Yazarlar, binlerce yıl onlarsız yazdı yazılarını. Peki, nasıl ortaya çıktılar?

MÖ 3. yüzyılda Yunan uygarlığının etkisi altındayken, Mısır’ın İskenderiye kentinde ünlü bir kütüphane vardı, başında da Aristofanes…

Buradaki yüzbinlerce parşömen tomarını okumak, çok zaman alan bir işti. Yunanlılar daima kelimeleri bitişik olarak ve hiçbir noktalama işareti ve büyük ve küçük harf kullanmadan yazmıştı. Hangi kelimenin ve cümlenin nerede başlayıp bittiğini anlamak ise okurun işiydi.

Ancak bu bir sorun olarak görülmüyordu.

Zira, Yunan ve Roma demokrasilerinde hitabete, yazılı dilden daha fazla önem veriliyordu.

Kitle önünde iyi konuşmak içinse yazılı belgeleri önceden okuyup ezberlemek gerekiyordu. Fakat bir metni bir defada okuyup anlayana pek rastlanmazdı. Çünkü metni ilk kez eline alan birinin onu şaşırmadan ve anlamlı bir şekilde yüksek sesle okuması mümkün değildi.

Kitlelere etkili hitabet, prestij sahibi olmak demekti…

Aristofanes okurlara, sonu gelmez bir şekilde birbiri ardına sıralanmış harfleri orta nokta (·), alt nokta (.) ve üst nokta (·) işaretleriyle ayırmalarını öneriyordu. Bunların her biri farklı uzunlukta duraksamalara işaret ediyordu.

Fakat bu yenilik herkesi ikna etmemişti. Antik dünyada imparatorluk kurma konusunda Romalılar Yunanlıları geçtiğinde, Aristofanes’in noktalarını bıraktılar.

Romalılar, kelimeleri birbirinden ayırmak için bir süre orta noktaları kullanmış olsalar da, 2. yüzyıldan itibaren bu uygulamaya son vermişlerdi. Onlara göre kitlelere konuşmak büyük önem taşıyordu. Bütün metni yüksek sesle okuyup ezberleyerek hitabete hazırlanıyorlardı.

Aristofanes’in girişiminin bildiğimiz noktalama işaretlerine dönüşmesini ise yeni bir gelişme sağladı.

Roma İmparatorluğu 4. ve 5. yüzyıllarda çöküşe girdiğinde, Roma’nın paganları yeni bir din olarak Hıristiyanlığa karşı zorlu bir mücadele veriyordu. Paganlıkta gelenekler ve kültür ağızdan ağıza aktarılırken, ilahileri ve Tanrı’nın sözlerini daha iyi yayabilmek için Hıristiyanlık yazıyı tercih ediyordu. Kitap, Hıristiyan kimliğin ayrılmaz bir parçası haline geldi. Bu kitaplar ise çoğunlukla altın yaldızlarla ve süslü harflerle donatılmış, paragraf işaretleriyle bölümlere ayrılmıştı.

Hıristiyanlık, Avrupa’da yayıldıkça yazı ve noktalama işaretleri daha da benimsendi. Altıncı yüzyılda Hıristiyan yazarlar, asıl anlamlarını korumak için eserlerini okuyucuya sunmadan önce, kendileri noktalama işaretlerini kullanmaya başladı.

Yedinci yüzyılda Sevilleli Isidore adlı başpiskopos ve aziz, durma sürelerine işaret etmek üzere Aristofanes’in noktalarını yeniden düzenledi. Isidore, ayrıca noktalama işaretleri ile anlam arasında da doğrudan bağ kurmuştu.

Matbaa, noktalama işaretlerinin kullanımını pekiştirdi…

Daha sonra İrlandalı ve İskoç rahipler aşina olmadıkları Latince kelimeleri ayırt edebilmek için kelimeler arasında boşluk kullanmaya başladılar.

Sekizinci yüzyılda ise yeni bir ülke olarak Almanya öne çıkmış, ünlü kral Şarlman, rahip Alcuin’e standart bir alfabe yaratma görevi vermişti.

Böylece bildiğimiz küçük harfler ortaya çıkmış, yazının geliştiği bu dönemde noktalama işaretleri de onun ayrılmaz bir parçası haline gelmişti. Bugün kullandığımız nokta, virgül, noktalı virgül, soru işareti gibi birçok noktalama işaretinin kökeni işte bu döneme dayanıyor. Ünlem işareti ise daha sonra 15. yüzyılda, taksim ve tire işaretleriyle birlikte Rönesans döneminde kullanıma girdi.

Matbaanın mucidi Johannes Gutenberg, 1455’te 42 satırlı İncil’i bastığında noktalama işaretleri de artık sabit hale gelmişti. 15. yüzyıl sonunda bugün kullandığımız işaretler bir daha değişmemek üzere son şeklini aldı. Böylece matbaanın zorunlu kıldığı bir standartlaşma yaşanmıştı.

Ancak bilgisayarlar ve mobil gereçler yaygın hale gelince, noktalama simgeleri de yeniden canlılık kazanmaya başladı.

Bilindiği üzere, özellikle mobil ekranlarda, noktalama işaretlerinin yanı sıra -hatta daha fazla-  his simgeleri olan emojiler de yoğun olarak kullanılıyor artık…

 

 twitter.com/halefrvayis

 

YORUMLAR