Operasyonun perde arkası

Medyaloji.net » televizyon » Operasyonun perde arkası
Operasyonun perde arkası

14 Aralık soruşturmasında gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan Ekrem dumanlı canlı yayında medya operasyonunun perde arkasını anlattı.

Bugün Tv'de Tarık Toros'un sorularını cevaplandıran Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, 4 günlük gözaltı sürecinde yaşadıklarını ve medyaya darbe operasyonunun perde arkasını açıkladı.

   

İşte Dumanlı'nın konuşmasından önemli satır başları:

ZIVANADAN ÇIKMAYA GEREK YOK

Bazı yandaş arkadaşlar soruları birbirleriyle değiştiriyorlar. Fethullah Gülen Hocaefendi hakkında söylenen ifadeler çok çirkin ve çok yanlış. Ona silahlı terör örgütü suçlaması yapanların içinde en çok üzüldüğüm de bunu AK Partililerin de söylemesi. Zıvanadan çıkmaya gerek yok. Bu operasyonlar insanları korkutmak için yapılıyor. Ancak korkmaya gerek yok.

ERGENEKON AYRINTISI

Ergenekon konusunda yaşanan tartışmalarda da sanki böyle bir örgüt yokmuş, ordu içinde bir darbe planlanmamış gibi davranamayız bunları da unutmamak lazım. Bu durumun medya üzerindeki etkisi de bilinen bir gerçek. Bunları unutmamak lazım.

HEPİMİZ TEHLİKE ALTINDAYIZ

Sayın Hidayet Karaca bir dizi yüzünden tutuklandı. Yani tam dizilik bir soruşturma bu yaşadığımız. Sayın savcı beye de söyledim, bunu böyle yaparsak olmaz dedim. Bugün girin Google'a bunun binlerce örneğini görebiliriz. Böyle yaparsak Türkiye'de de dünyada da bütün senaristlerin içeri atılması lazım. Ama emir büyük yerden o yüzden mi böyle bir uygulama yapılıyor? Bütün iddia bu: 2009 yılında Fethullah Gülen Hocaefendi konuştu, Zaman yazdı, STV diziye koydu. Ama Millet Gazetesi yayınladı bu Tahşiye operasyonu MİT'in çalışması sonrasında 2008 yılında yapıldı. Yani operasyonun kronolojisi böylece baştan çökmüş oluyor.

Zaman Gazetesi'nde adı geçen yazılara tekzip gönderilebilirdi. Mağdur olanlar bunu yapabilirdi. Üstelik yazılanların üzerinden yıllar geçmiş. Sistem bunun üzerine kurulmuş: İnsanlar bulunuyor çağrılıyor, konuşuluyor. Emniyet'te bir masa kurulmuş. İnsanlar orada ihbar mektubu yazmaya zorlanıyor. Yani bu şekilde düşününce hepimiz tehlike altındayız. Bütün yargı bunların üzerine kurulabilir mi?

AVUKATLAR İSYAN ETTİ

Savcı beye de sordum hakim beye de: Benim suçum ne diye. Suçlama yaptıkları konu iki makale ve bir haber. Avukat arkadaşlar bu durum karşısında 'Biz savunma yapmayacağız' dediler. Ben müdahale ettim. Sonuçta şüpheli gösterilen kişi benim. Bir soru sormak istiyordum. Benimle ilgili yapılan tüm suçlamalar 2 köşe yazısı ve bir haberle ilgili. Bundan başka bir şey var mı dedim. Hayır bütün hakkınızdaki iddia buna dayanıyor dediler ve avukatlarımla birlikte müdafaa yapmaya karar verdik. Bu durum dünya medyasına rezil olmaktır. Bir genel yayın yönetmenine kendi yazmadığını iki yazarının hiç bir talimat almadan yazdığı yazılardan dolayı bir insanın tutuklanmak istenilmesi çok tuhaf bir uygulamadır.

DERSHANELER BİR FIRSAT EŞİTLİĞİDİR

Bana sorulan sorular absürt. Dershanecilikle ilgili neden yazılar yazdığım soruluyor. Zengin çocukları özel okullarda okuyor. Fakir çocukları ise devlet okulunda okuyor. Dershaneler işte bu boşluğu kapatıyor. Dershaneler zengin işi gibi gözüküyor. Özel okul yılda 30 bin liraysa dershaner örnek olarak söylüyorum 2 bin lira. Bu orta gelirli aile çocukları bu hızlandırılmış eğitimle aradaki farkı kapatıyorlardı. Bu dershanecilik bir fırsat eşitliğidir. Velevki olmasın bunları, dershanerleri neden yazıyorsun diye soru mu olur?

VİCDAN VE AKILLARINI KAYBETMİŞ OLMALARI LAZIM

Bana, Hidayet Bey'e Zaman'a STV'ye silahlı bir örgüt suçalaması yapmaları için insanların vicdan ve akıllarını kaybetmiş olmaları lazım. Böyle şeyler gizlenemez. Silahlı örgüt dediğiniz örgüt nerede? Bunları düşünen yazan insanların bir lahza ahireti düşünmelerini istiyorum. Bunlar gelir geçer. 12 Eylül'de de neler yaşandı. Zulüm zulüm üstüne. O zaman sağcılık da solculuk da öldü denildi ama ikisi de ölmedi o zulmü yapanlar gittiler. Hiç de hayırla yad edilmiyorlar. Hayali bir örgüt ve hayali talimatlar... Adı geçen Tahşiye örgütü ile ilgili bir çok gazete ve yayın organında yazılar yer aldı. O zaman o gazetelerin de yayın yönetmenlerini mi alacaksınız?

TELEFONLA TEHDİT EDİLDİM

Günlerce güneş yüzü görmeden kaldık. Nezaret ortamı öyle bir şey. Üç tarafı duvar bir tarafı demir parmaklık. Saatiniz yok, zaman mefhumunuzu kaybediyorsunuz. Saolsun oradaki görevli arkadaşlar saati sorunca söylüyorlardı. Bizler de saate göre namazlarımızı eda ediyorduk. Bizler tabi 12 Eylül dönemini de hatırlayan insanlarız. Tabi bizim yaşadıklarımız o kadar değil. Ancak yine de neyle suçlandığınızı bilmediğiniz bir nezarethane ortamındaydık. İlk gözaltına alınan insanlara savcı tarafından sorulan sorulardan çıkarımlar yaparak neyle suçlandığımızı öğrenmeye çalıştık. Savcıların Emniyet'ye ifade alması teamüllere aykırıdır. Tahliye olup çıktıktan sonra telefonumu bilinmeyen bir numara arayıp tehdit ediyor. Bizi bunlarla korkutamazlar, insanları böyle korkutamazlar.

TAHŞİYE GERÇEĞİ

Bazı inanan insanların evine silah konulacak şeklinde bir olay aklımda. Sayın Fethullah Gülen Hocaefendi'nin dindar bazı insanların evlerine silah konulacağı, önce onlardanmış gibi davranılıp sonra silahlar konulup ihbar yapılacağı aklımdaydı. Ama bu örgütün adının Tahşiye olduğunu bilmiyordum. Sonra yavaş yavaş öğrendik ne olduğunu. Burada ilginç olan bizimle ilgili ortaya atılan iddiaları göremiyoruz. Soruyoruz ancak 'kısıtlama getirildi' deniliyor. Avukatların dosyamıza bakması yasaklandı. Ancak avukatların müvekkili ile ilgili bölümü görebilmesi gerekiyor. İnsan kendisi hakkında yapılan suçlamayı görmeden kendisini nasıl savunabilir? Bizler hakim önüne çıkana kadar nelerle suçlandığımızı bilemedik.

VATANDAŞLARIN YÜZÜNDE O ÜZÜNTÜYÜ GÖRDÜM

Polis otobüsüne bindiğimde oradaki görevli arkadaşa sıkıntılar konusunda bir kaç kelam ettim. O da estağfurullah şeklinde karşılık verdi. Sağlık kontrolü sırasında bu insanlara böyle mi muamele ediyorsunuz şeklinde bir mesaj vardı. Hastanede orada burada nereye gittiysek hep insanların yüzlerinde üzüntülerini gördüm.

EKREM DUMANLI O ANI BÖYLE ANLATTI

Gözaltına alımdığım sırada hiç tanımadığım insanları gördüm gözleri dolu doluydu. Bu durum beni çok duygulandırdı. Beni oradan uğurlarken 'Ekrem Abi Allah'a emanet' diye uğurladılar. Bu sesi nezaretteyken abdest almaya giderken tekrar kulağımda duydum. Kendi kendime 'Allah'ım beni sana emanet ettiler' dedim.

YORUMLAR