Nevşin Mengü: Ben tipten kaybediyorum!

Medyaloji.net » medya » Nevşin Mengü: Ben tipten kaybediyorum!
Nevşin Mengü: Ben tipten kaybediyorum!

Armağan Çağlayan, Nevşin Mengü'yle habercilik anlayışını, magazine bakışını, İran deneyimini ve Türkiye'nin gidişatını konuştu.

Kendinizi seyrediyor musunuz sonradan?
Hayır, hiç sevmem öyle şeyi. Canlı yayının ruhu budur. Akar, geçer. Sonra izleyeyim, yok ben kaşımı şöyle kaldırmışım, bir dahakine kaldırmayayım. O zaman sahici olmaz bence.

CNN Türk’te son zamanlarda bir şey var. Herkes aslında kendini ortaya koyarak program yapıyor. İşte Cem Seymen öyle, Emin Çapa öyle, siz öylesiniz. Bu bir kanal politikası mı, yoksa öyle insanlar yan yana mı geldi?
Valla bilmiyorum; dört, beş sene oldu CNN Türk’te başlayalı, zaten öyleydim ben. İlk yayına başladığım gün de böyleydim. Kimse bana “Dur ne yapıyorsun sen, önüne yazılanı okumuyorsun, kendi kendine konuşuyorsun” demedi. O zamanlardan beri de öyle geldi. Sanırım izleyici de bunu seviyor. Reytingler onu gösteriyor. İzliyorlar. Ya ben şuna inanmıyorum: Mesela biraz daha yaşı ileri izleyiciler “Güzel Türkçe’mizi katlediyor” diyorlar benim için. Onları da anlıyorum ama dil yaşayan bir şey. Bazen dayanamıyorum mail yazıyorum. İran’da yaşarken Farsça da öğrendiğim için... Ablacım senin o güzel Türkçemiz dediğin Farsça yalnız. Yani senin kullandığın kelimelerin binlercesi Farsça ve yanlış telaffuz edilmiş Farsça. Yani sen bugün ‘rüya’ diyorsun, ‘rüya’ Türkçe değil. Nasıl rüya diyorsan ‘okey’ de diyebilirsin. Sakin ol. Nasıl yaşıyorsun sokakta? Bence ekrana da öyle yansımalı. TRT Türkçesi sahici değil artık! 21. yüzyılda yani, 2010’larda televizyonculuk böyle bir şey bence. Ben öyle düşünüyorum, öyle de program yapıyorum. Kimse de dur demedi bana şimdiye kadar.

Bazen öyle tepkiler veriyorsunuz ki, “Biraz çok mu gitti?” diyorum izlerken. O duygu size de geliyor mu?
Hesaplayıp yapmıyorum. Gerçekten hesaplayıp yapmıyorum.

Canlı yayın öyle bir şey ya, yaparsınız, sonra bazen “Keşke yapmasaydım” dersiniz...
Bilmem ki, düşünmem lazım. Mesela Bülent Arınç’a şaşırmam... O anda şöyleydi: Ben açıkçası rejinin beni keseceğini o anda düşünmedim. Hatta editörüme böyle “Ne diyor bu ya” yapıyorum, derken birden kesmek zorunda kaldılar. O öyle oldu. O aslında “Ne diyor” tepkisiydi yani, daha bir aradayken yaparsın ya... Canlı yayında daha dikkatli olmak lazım mı vallahi bilmiyorum. Hesap etmiyorum ben ya!


Tarafsız haber sunmak mümkün mü?
Tarafsızlık nedir ya? Biri bana anlatsın gerçekten. Tarafsızın tanımını iyi yapmak lazım. Hakikaten şundan yana olmak lazım bir kere: Demokrasiden, insan haklarından yana olmak lazım. Ama mesela devlet menfaatinden yana olmak lazım mı? Hayır. Gazetecilik kamuoyu menfaatinden yana olmakla yükümlü. Yani ben devleti korumak zorunda değilim. Devletin bir hatası varsa, milletin buna hakkı var deyip haber yapmalıyım ben. Türkiye’de işler orada karışıyor. Buna hiç alışılmamış. Sen devletin bir açığını ortaya çıkarırsan, vatan hainisin. Kardeşim, gazetecinin milliyeti olmaz bence. Oraya oturduğun zaman sen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değilsin, ondan öte bir şeysin. Kamuoyu neyi bilmesi gerekiyorsa onu anlatmakla yükümlüyüm, hatta bilakis devletlerin duyulmasını istemediği şeyi haber yapmakla yükümlüyüm. Türkçesi bu. Ama sadece bir tarafı karalamak için, olabilir içten içe solcusundur, içten içe sağcısındır. Sen solcusun, sağcı hükümeti karalayayım diye haberi manipüle etmek başka bir şey. Haberi eksik vermek başka bir şey. Haberin her zaman birkaç tarafı olur. Bir tarafı bilerek görmezsen, işte bu biraz aşağılık bir şey. Onu yapmamak lazım. Elindeki bilgi ne ise doğrulatacaksın, ona göre vereceksin.

Size solcu diyorlar?
Evet, öyle diyorlar.

Bu durumda babanızın da etkisi var galiba?
Babamın da etkisi var. Bir de benim görüntüm de çok ‘Beyaz Türk’. Anlıyor musun? Ne yapayım? Tip böyle. Yani tipten de kaybediyorum. Bir göçmen tipi. Klasik. Babası CHP’li falan. Babamla çok kavga ederiz biz. Çünkü o daha eski tip CHP’li. Ben CHP’li bile değilim mesela.

Bilmeyenler için babanızın kim olduğunu da anlatın bari.
Eski CHP milletvekili babam. Tam böyle eski tip, ulusalcı CHP’li. Hiçbir konuda anlaşamıyoruz. Ben babama göre çok daha solda kalıyorum. Ben liberalim, bana soracak olursan. Özgürlüklere bakış açısı, kimlikleri tanıma anlamında öyleyim. Zaten biz jenerasyon olarak da farklıyız. Onlar Soğuk Savaş çocukları. Normal, böyle olması tabii.

İRANLILAR, YUNANLILAR SOLCU; TÜRKLER SAĞCI
Geçmişe dönüp baktığımızda, eskiden üstten bakan bir CHP vardı. Yani Beyaz Türkler... Ama o zamanda biz üstten bakınca, hiç kimse bize “A bir dakika” demiyordu. Çünkü biz buna da izin vermiyorduk. Şimdi roller değişince bu bize ağır geldi galiba.
Çok doğru. Beyaz Türkler’in bunu yaşaması lazımdı. AK Parti iktidarı, Türkiye’ye şarttı. O konuda katılıyorum. Doğru. Benim ailem de eski CHP’lilerden. Mesela kapalılarla hiçbir şekilde empati kuramıyorlardı. Bu acayip. Mesela benim için bir insanın baş örtülü olup olmamasının hiçbir önemi yok. Hiçbir şey ifade etmez.

Belki de bu 13 yıllık deneyim iyi geldi?
Tabii, kesinlikle. Türkiye için çok çok iyi oldu ve eninde sonunda bu ‘rövanşist’ dönem de bitecek diye düşünüyorum. Bir toplumsal uzlaşı zemini bulunacak. Sürekli gerilimle ne kadar yürütebilirsin ki! Ben hep şöyle düşünüyorum: Mesela İranlılar solcu, Yunanlılar solcu, Türkler sağcı. Türkler düzeni seviyor. Türkler ‘Devrim olsun, sosyalizm gelsin, o gitsin şeriat gelsin’ insanları değiller. Türkler statükocu. Onun için bir toplumsal uzlaşı zemini bulunacağını düşünüyorum.

Ne mezunusun?
TED Ankara Koleji’ni bitirdim. Sonra da siyaset okudum Bilkent’te.

Ankaralısınız yani.
Ankaralı’yım. Bayağı Ankaralı’yım.

Sonra nasıl geldiniz İstanbul’a?
Üniversite bitti. Çalışmaya geldim. O dönemde Kanal Türk vardı Tuncay Özkan’ın.

Tam ulusalcılığın dibi...
Evet. Sağ olsun Tuncay Bey hiç sevmezdi beni. Çok kızardı. “Amerikalı” derdi bana. O dönem dış haberde başladım. Sonra öyle gitti işte. Haber Türk, TRT, Hürriyet falan.

Orada bir kadın programı yaptınız.
O dönem seçim programı yaptım kadınlara yönelik. Feminist bir şey yaptım. Eğlenceliydi ama her gün de aynı şeyi yapmak çok sıkıcı oluyor. Çeşitli feminist örgütler üzerine konuşuyorsun her gün. Aynı konu üzerinde dönüyor oluyorsun. O zaman Tuncay Bey neyi destekliyordu vallahi ben de bilmiyorum. Hiçbir fikrim yok ama Cumhuriyet mitingleri falan havasındaydılar o zaman.

Yani Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesinden önceki tarihler.
Aynen öyle.

Türkiye’nin en gerilimli zamanları...
Ben çok gencim o zamanlar. Tam da anlayamıyorsun ne oluyor, ne bitiyor. Hakikaten Ankara’da Beyaz Türk çevreden gelmişsin. Cumhurbaşkanının eşinin başörtülü olması bir sakınca olabilir gibi geliyor sana. Çok ilginç ya. Ahmet Sayar’ın kitabını okudum ve hakikaten kitap derinliklidir, değildir, öyledir böyledir onu bilemem ama şu hakikaten garibime gitti. Bir anekdot var: Hayrünnisa Gül’e yabancı konukları karşılatmıyorlar köşkte.

YORUMLAR