06.05.2016 / 12:14

Hüseyin MOVİT

Genç Medyacılara Yol Haritası (259)

Medyaloji yazarı ve Türkçe Gönüllüleri- Dil İzleme Grubu Kurucu Başkanı / Eleştirmen Hüseyin Movit, medyada dilin hatalı kullanımı ile ilgili hataları sizlerle buluşturmaya devam ediyor.

 SPİKERLERE ÖNEMLİ BİLGİ TRT BAŞSPİKERİ ŞENER METE'DEN YAYIN DİLİ

O kadar çok anlamı var ki dilin… TDK sözlüğünü açtığınızda, ağzımızdaki dilden, konuştuğumuz dile ve yüreğimize kadar 14 farklı anlamla karşılaşırsınız. Bunun dışında, Büyük Türkçe Sözlük’te terim ve taramalarla birlikte 51 ayrı anlama gelen “dil” kelimesi bulunuyor. Konuşma dili ve yazıdili ise bu anlamların dışındaki yüzlerce deyim ve kavramın yalnızca iki tanesi…

Bir de meslekî diller var. Bir doktora muayene olmaya gittiğinizde söylediklerinin çoğunu anlayamazsınız. Çünkü tıp diliyle konuşmaktadır. Bir hukukçuyla konuştuğunuz zaman, kendinizi çok cahil hissedersiniz. Hukuk dilini daha doğrusu hukuki terimleri bilmiyorsanız; neyi ne kadar anladığınız size kalmıştır.

Bilim, sanat, meslek dallarıyla ilgili özel ve belirli anlamları karşılayan kelimelere terim diyoruz. Terimler olmazsa o meslek dalı sıradanlaşır ve kavramlar birbiriyle karışır. O sebepledir ki her mesleği ve o mesleğin dilini öğrenmek için insanlar uzun süre uğraşmak durumundadır.

Bunların dışında öylesine özel bir meslek var ki sıradanlıkla sıra dışılığı harmanlayıp, en üst düzeyinden en cahiline kadar milyonlarca insanla iç içe olan ve yine milyonlarca insanı ortak bir potada buluşturan… Mesleği öğrenmek için yıllarca uğraşılan ve yıllar sonra emekli olunduğu zaman bile tam olarak öğrenilemeyen…
Her gün yeni kavramların girdiği ve her an farklı olayların yaşandığı bir meslek… Yayıncılık…

Her meslekten herkesin çok ilgilendiği, eleştirdiği, övdüğü, yerdiği bir alandır yayıncılık. Yayıncılığın da elbette özel bir dili, kendine özgü kavramları ve her kavramın zamanla değişebilen tanımları var. Ancak yayıncılığın özel terimleri olmasına karşın yayıncı, yayını esnasında kullandığı dile herkesten çok daha fazla özen göstermek durumundadır. Yayıncının diliyle yayının dili, çoğu kez örtüşmemektedir.

Yayın dili ne demektir? Yıllardır mesleğin içinde olmama rağmen bu kavramın tam olarak tanımını hiçbir yerde göremedim. Araştırın, yayın dili konusunda herhangi bir tanıma rastlayamayacaksınız. Belki de yayıncılar, yoğun işlerden fırsat bulup, bu kavrama tam bir karşılık bulamadılar.
Yayın dilinin ne olması konusunda, genellikle şöyle deriz: “Yayın dili, belirli kısıtlamalara ve keskin kurallara bağlı kalmadan, seyirci ve dinleyicinin beğenisine uygun ve anlaşılır biçimde olmalıdır.”

Bu metni hazırlarken konuştuğum Spiker arkadaşım Nermin Tuğuşlu ile şöyle bir tanımda birleştik: “Yayın dili; bir olayı, bir olguyu, yaşanmış ya da yaşanmamışlıkları, en doğru ve anlaşılır bir dille aktarmaktır." Yayıncının bir anda aklına geliveren bu tanımı ele alıp TDK sözlüğüne aktartmak, yine biz yayıncıların görevi oldu ve TDK sözlüğünde yayın dili,
karşılığını buldu.

Yayın dili konusunda belki de en önemli sorun, anlaşılır olabilmektir. Bir dönem, öz Türkçe akımı sırasında, toplumun kabul etmediği kelimeleri yoğun olarak yayınlarda kullandığı için, küçük bir kesim dışında TRT, yoğun eleştirilere maruz kalmıştı. Oysa yeni sözcükler, dilimize yeni bir zenginlik fırsatı getirebilir diye düşünülmüştü. Henüz dile tam olarak yerleşmeden, sık sık kullanıma giren yeni kavramlar; imkân veolanak, ihtimal ve olasılık, düşünce ve kanı, o dönem yazılı basında alay konusu yapılan ikileme örnekleri olarak günümüze ulaştı.

Bir dergi, gazete ya da kitapta, anlaşılmayan bir kelime varsa okuyucu ne yapar? Durur, düşünür ve okumasını sürdürür. Ancak radyo-TV yayınında durum farklıdır. Örneğin;ödül sözcüğü ile ödünü aynı cümle içinde yan yana kullanmak, bir yayıncı için herkes tarafından anlaşılır olabilmeyi bir tarafa bırakmak demektir.

Çünkü sözün akışı içinde dinleyici, ilk anda iki kelimeyi birbirine karıştırabilir ve tam olarak anlaşılamayan tek bir cümle yüzünden, kanal değiştirebilir.
Toplumun benimsemediği kelimelerle ilgili bir örnek de şöyle verelim: en eski sözlüklerde mevcut olan kelimelerden,vali yerine ilbay, kaymakam yerine ilçebay diyemiyoruz. Aynı şekilde sanat karşılığı olarak dörüt, türkü karşılığında yir demek, anlaşılır bir yayın yapmaktan derhâl çıkmak anlamı taşıyor.

Bir şiir içindeki aynı anlam ve amaca varan bir sözcüğün yerine başkasının kullanılması, nasıl ki o şiire bambaşka bir anlam getirirse, yayında kullanılan kelimelerin seçimi de dinleyici ve seyirci için, farklı anlamalara yol açabilen ögeler olabilir. Programın sanat ve estetik değeri, etki gücü için çalışan bir yapımcı, dili için de emek, zaman harcamak zorundadır.

Ortalama bir dinleyici, izleyici, bir yayında yer alan veterinerlik veya ekonomi terimlerini bilmeyebilir. İşte bu noktada yayıncı, o terimlerin ne anlama geldiğini açıklayarak anlaşılabilirliği sağlar ve yayın dili devreye girer.

Yayın dili, toplumun dilini bozduğu söylenen ve yıllar önce TDK’nin hazırlayıp RTÜK’e sunduğu, yanlış kullanımları belirleyen, sayfalar dolusu televizyon dili örneklerinden oluşmaz. Yayın dili, açıkça söylemek gerekirse yayıncının kimliğidir, kişiliğidir ve daha da ötesi yayıncının namusudur.

Milyonlarca izleyici ve dinleyicimiz için yayın diline göstereceğimiz özen, kendi çocuklarımıza göstereceğimiz özenden pek de farklı olmamalıdır.

 

TEK SAYFASI YAZAR GÖRÜNÜMLÜ SIRRI'ERE AİT DEĞİL!
HANGİ SAYFASI SANA AİT CEVAP VER!

PALAVRADAN UZMAN
Uzman aşırmacı Elazığlı Sırrı Er, Diyanet TV'de Saliha Erdim'in konuğu. Programcı Saliha Erdim'in birçok kelimesi anlaşılmıyor. Mıy mıy konuşuyor. Konuşma eğitimi almadığı kesin.
Gelelim bizim aşırmacı Sırrı Er'in palavrasına: "Yahya Kemal Beyatlı'nın çok bilinen bir hikâyedir bu. Talebesine oku oku adam ol baban gibi, eşşek olma sözü var ya orda mesela vurgunun ne kadar önemli olduğunu bize naklediyor bu hikâyeyi anlatanlar." (09.07.2015)
Palavracı uzman, Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı'nın, "Oku adam ol baban,gibi..." sözünü Yahya Kemal Beyatlı'ya mal ediyor!
Köftehora boşuna mı palavracı diyoruz?

DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK
Bizim aşırmacı Elazığlı Sırrı Er'in son "kitabı" "Doru Hitabet ve Sözün Büyüsü" de aşırma yazılarla başlamış.
"Sözün Büyüsü" başlıklı yazı tam dört sayfa. Hepsi aşırma (s.19-22). Büyük çoğunluğu Dr. Mehmet Kılıç'ın "Konuşma Eğitimi" başlıklı yazısından kopyalanmış. (dhgm.meb.gov.tr).
Yazının bir paragrafı da 2009'da yayımlanmış bir siteden! (sbaedebiyatwordpress.com).

Araya bir satır Hz. Süleyman'dan, bir satır Aristo'dan, bir satır da Platon'dan ekledin mi al sana "Sözün Büyüsü" başlıklı "Sunuş" yazısı.
Kitabın başına da her zamanki gibi Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın, Sacid Onan, Mesut Mertcan ve Edebiyat Öğretmeni Yazar Ali Erkan Kavaklı'dan övücü yazılar koymayı da ihmal etmemiş.
Bu kişiler kitabı okumuş olsalardı kesinlikle bu yazıları yazmazlardı.

TEBRİK
Uzun bir süredir Efkan Âlâ'nın adını ağzına almayan Serdar Cebe'nin adı telaffuz ettiğini duyunca çok sevindik. (Kanal D, 02.05.2016)
Aliyyülâlâ aliyyülâlâ...

MÜGECE
Müge Anlı "Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı"nın kısaltması olan AFAD'ı seslendiremiyor: "AAFAD" (atv, 26.04.2016/11.14)
Afad (ok. aafad): Afetler.

CELAL ŞAHİN OLMASIN
Güngör Uras, araştırmadan yazmayı çok sever:
"Muammer Karaca’nın 1950’lerde, sahnede müzik eşliğinde seslendirdiği bir tirat vardı: 'İş yapmak için kapıları açmak mı istiyorsun... Adamını bul... Adamını bul...' Sonra da sesini alçaltarak eklerdi: 'Adamını bulamıyorsan... Madamını bul..'" (Milliyet, 28.02.2016)

 

BİLGİ SAHİBİ OLMADAN...
Ömür Çelikdönmez yazmış:
İşpanyol diktatör General Francisco Franco’ya şöyle bir soru sormuşlar:
“Yahu ülkenin yapısı bozuk!.. Ekonomi kötü, halk perişan!.. Herkes adaletsizlikten yakınıyor... Ama, hiç isyan yok!.. Bunu nasıl sağlıyorsun?” İspanyol diktatör şu cevabı vermiş: “Bunu 3 F ile sağlıyorum... Yani Franko, Futbol ve Fiesta ile.. (www.timeturk.com, 14.02.2014)
Bilgiler tamamen yanlış:
1. yanlış: İspanyol Franko değil, diktatör deği, Portekizli İmparator Salazar.
2. yanlış: 3 F'nin açılımı Futbol, Fado ve Fiesta'dır.
Yazara Amalia Rodrigues'den "Solidao"yu dinlemesini öneririm!

DİKKAT EKSİKLİĞİ
Aşağıdaki linkte yeni bir araştırmaya göre sadece beynin MR görüntüsü çekilerek beyindeki bağlantılardan kişinin ne kadar dikkatli olduğunu tahmin etmeyi başarmışlar. IQ testleri dikkatten bağımsız ve farklı bir alandır. Ama dikkat özelliğinin de beynin yeteneklerinden biri olduğu anlaşılıyor. Dikkat eksikliğine neden olan ADHD sendromu görülen kişilerde de beyindeki bağlantıların zayıf olduğu görülmüş.
http://scitechconnect.elsevier.com/brain-connections-predict-pay-attention/

HUTBENİN ANLAMI
"Baykal'ın bunu veda hutbesinde söylemesi..." (Balçiçek Pamir, Haber Türk, 12.05.2010/23.30)
Balçiçek Pamir, "Veda Hutbesi"nin anlamını bilmiyor. 632 yılında İslam dininin peygamberi Hz. Muhammed tarafından yüz bini aşkın Müslüman'a irad edilmiş olan dinî metnin adına "Veda Hutbesi" denilir! Deniz Baykal'ın "Veda Konuşması" karşımıza "Veda Hutbesi" olarak çıkıveriyor!

ARALARINDA DAĞLAR KADAR FARK VARMIŞ!
Programın hukuk danışmanı, 50 yıllık ceza avukatı Rahmi Özcan alzheimerlilerin bileklerine telefon numaralrının dövme olarak yapılmasını tavsiye ediyor ve kendilerinin de bu uygulamayı başlatmasını istiyor. (atv, 13.06.2013/10.07)
Müge Anlı bu, hiç üstüne alınır mı? Hemen görüşünü yapıştırıyor: "Önce size yaptıralım dövmeyi, aramızda dağlar kadar fark var."
Müge Anlı, deyimlerden bihaber olduğu için, "Aralarında dağlar kadar fark olmak" deyiminin anlamını bilmiyor. Öğretelim: "Aralarında her yönden büyük ayrılıklar bulunmak, benzer nitelikler çok az olmak."
Aralarında dağlar kadar fark varmış.
"Aramızda 32 (73-41=32) yaş fark var" demek varken!

MEDYACILARA
İddia ediyorum, hiç okula gitmemiş (Büyük ihtimalle de ana dili Kürtçe) olan Siverekli Zeynep Karaciga, Türkçeyi Müge Anlı'dan daha güzel kullanıyor. Prof. Dr. Arif Verimli de benim görüşümde.

USTADAN
Kadın, kendi başına ne gül goncasıdır, ne de diken. Koklamasını bilirsen gül,
tutmasını bilmezsen diken olur." (Refik Halid Karay)

İZDİVAÇLARIN ÇÜRÜK ELMALARI
...
Bizzat evlilik programlarını sunanlar tarafından aynı işi yapanlar hakkında ortaya atılan onca “kurgu, kandırmaca, maaşlı gelin adayları, şantaj ve tehdit” iddiasının araştırılarak, varsa suçluların yargı önüne çıkarılmadan bu defterin kapatılmasına karşıyım.
Bir izdivaç programında bir sezon boyunca kimse evlenmiyorsa, birilerinin onlara “Ne iş?” demesi gerekmez mi?
Bugün “izdivaç” adı altında her türlü “numara”yı yapanların, yarın başka bir programlarla seyircileri kandırmayacakları ne malum?
O yüzden önce “İzdivaç”lardaki “çürük elmalar”ın ayıklanması lazım. (Sina Koloğlu, Milliyet, 23.04.2016)

ESRA EROL TİYATROSU
İzmir'de oturmak istediğini söyleyen Hatice, bu kriterini paravan arkasındaki kişiye söylüyor adamı paravana kadar getir, son anda kriter söyle.
İşte adam aldatmaca...

ESRA EROL TİYATROSU
"Eğlenmeye mi geldiniz?" sorusuna Nevruz'un cevabı: Eğlenmeye hakkım yok mu? Tabii önce eğleneceğim. (atv, 05.02.2016)
Önce iş arıyordu sonra yalanlar, yalanlar...

NEYMİŞ?
Müge Anlı, hiç okula gitmemiş kırsaldan Feride hanıma görüş bildiriyor: "İyilik kötülük izafi kavram"
Sunucu para için de "izafi" kavramdır demişti.
Duymuş bir yerden izafi kavram, yerli yersiz kullanıyor!

BUGÜN TÜRKÇE İÇİN NE YAPTINIZ?
Saygılarımla,
Hüseyin Movit
Türkçe Gönüllüleri-Dil İzleme Grubu Kurucu Başkanı/Eleştirmen
www.ignelifici.com
www.delikanlisozluk.com

 
YORUMLAR

Yazarın Diğer Yazıları

>> Genç Medyacılara Yol Haritası - 14.09.2021
>> Genç Medyacılara Yol Haritası - 01.09.2021
>> "SOMUN" DİYEMEYEN TRT SPİKERİ - 23.08.2021
>> KISA KISA - 17.08.2021
>> "SÖZDE" KELİMESİ KULLANILMALI MIDIR? - 01.05.2021
Medyaloji Yazarları
Halef R.  VAYIS Neslihan KABAOĞLU Meltem AŞCİ Hüseyin MOVİT
Medyada gündem belirleme…
Tüm Yazarlar