23.07.2014 / 11:03

Halef R.  VAYIS

Bilgi ve mesaj yağmuru, bellek erimesine mi neden oluyor?

Enformasyon tacizine maruz kalmak, daha seçici olmayı, ilgi alanlarımızı iyi belirlemeyi gerektiriyor. Tıpkı Tetris oyununda olduğu gibi, üzerimize gelen parçacıkları doğru yerlerine yerleştirmek, bilgi savaşlarında asıl maharetimiz olacaktır.

 

Bilgi ve mesaj yağmuruna tutuldukça, bellek erimesine mi maruz kalıyoruz?

Hayatımıza giren enformasyon miktarı her geçen gün katlanarak çoğalıyor; sadece son 30 yılda dünyada, daha önceki 5.000 yılda üretilenden daha fazla enformasyon üretilmiş.

Sanırım bu durum bizi, bilgiye duyarsızlaşan bireylere dönüştürüyor. Artan enformasyon üretimine, beynimiz aynı hızda cevap veremediğinden kafamız karışıyor.

Bilgi hazımsızlıkları yaşıyoruz.

Buna günümüzün iletişim virüsü olan “dezenformasyon” da eklenince, bilgiye anlam yükleyemiyoruz.


Bir nevi enformasyon tacizine uğruyoruz…

Haber, yazı, reklam, görüntü ya da işitme yoluyla maruz kaldığımız mesaj bombardımanı öylesine yoğun ki…

Örneğin, yapılan bir araştırma, İngiltere’de bir çocuğun 18 yaşına geldiğinde, 140.000 TV reklamı görmüş olduğunu ortaya koyuyor.

İsveç’te ise ortalama bir tüketici, günde 3 bin reklam mesajı almaktaymış.

Ülkemizde de durum farklı görünmüyor.

Bugün Türkiye’de yayın yapan iki yüz elli civarı TV kanalı, binin üzerinde Radyo istasyonu, kırkın üzerinde ulusal gazete, yüzlerce sayıda bölgesel ve yerel gazete, yüzlerce dergi var. Frekans tahsisli olmayıp uydudan yayın yapan kanallar ve yabancı yayınlar da cabası…

Peki n'apalım, kendimizi bilgi ve haberden yoksun mu bırakalım; izlemeyelim, görmeyelim, duymayalım, okumayalım mı?

Çözüm elbette bu değil!
Ancak enformasyon tacizine maruz kalan tarafta olmak, daha seçici olmayı, ilgi alanlarımızı iyi belirlemeyi gerektiriyor.

Tıpkı Tetris oyununda olduğu gibi, üzerimize gelen parçacıkları doğru yerlerine yerleştirmek, bilgi savaşlarında asıl maharetimiz olacaktır.

Yanıltıcı bilgiye karşı ise özellikle uyanık kalmalıyız, çünkü günümüzün en sinsi ve tehlikeli olanıdır.


“Uygarlık çeşitliliği” yerini “tek uygarlığa” bırakıyor…

Bir gerçek var ki; farklı toplumların kendi uygarlıklarını oluşturması, yüzyıllarca süren uzun zaman dilimlerini gerektirdi.

Kültürler, inançlar, fikir birlikleri, coğrafi ve yaşamsal şartlara bağlı kalarak, asırlarca devam eden süreçlerde her toplumun kendi özgünlüğünü, kendi karakteristiğini ortaya çıkardı.

Günümüzde değişimler, sadece birkaç on yıl gibi kısa zaman dilimleri içerisinde ve tüm toplumları içine alarak gerçekleşiyor. Toplumlar her geçen gün birbirine daha benzer hale gelirken, “uygarlık çeşitliliği” yerini “tek uygarlığa” bırakıyor. Dünya insanları hızla birbirine dönüşüyor.

Kanımca, birkaç on yıl sonra, Kanada’da, Tunus’ta, Özbekistan’da, Çin’de, Mısır’da, Meksika’da, Libya’da, Polonya’da, İran’da, Ukrayna’da, Macaristan’da, Hindistan’da, Sudan’da, Azerbaycan’da ya da Japonya’da yaşayan insanların yaşam şekilleri, eğitim düzeyleri ve eğlence anlayışları aynılaşacak.

Şüphesiz bunun çeşitli nedenleri var.

Hızlanan, çoğalan ve ucuzlayan ulaşım imkanları, uluslararası ticaretin kolayca yapılması, finans yatırımlarının küreselleşmesi, kültürel yakınlaşmalar ve en önemlisi kitle iletişim araçlarının gelişmişliği…

Kitle iletişimin aynılaşmaya etki eden araçları listesinde ise ilk sıraya facebook ve twitter’i gönül rahatlığı ile yazabilirsiniz.

Kendini sürekli yenileyen dünyada, üstlenilen roller, konumlar ve sıfatlar da mütemadiyen yenileniyor.

Yaşanan süreçte toplumlar birbirinin kopyası haline geliyor.

 

 https://twitter.com/HalefRVayis

 
YORUMLAR

Yazarın Diğer Yazıları

>> Medyada gündem belirleme… - 17.04.2024
>> Gerçekliği görme yeteneğini yitiriyor muyuz? - 03.04.2024
>> Milyonlarca sinek yanılıyor olamaz… - 27.03.2024
>> Çalıştıkça fakirleşmek (working poor)… - 20.03.2024
>> 2050 yılına gelindiğinde… - 13.03.2024
Medyaloji Yazarları
Halef R.  VAYIS Neslihan KABAOĞLU Meltem AŞCİ Hüseyin MOVİT
Medyada gündem belirleme…
Tüm Yazarlar